Geçenlerde çekmecelerimi karıştırırken eski defterlerimi buldum. Pek not tutmayı, günlük yazmayı beceremeyen biri olsam da hep, yine de denerdim defter tutmayı. Bir şekilde başlar sonra unuturdum öylece. Ama nasılsa, birini doldurmayı başarmışım.
Beğendiğim şarkı sözleri, kısa şiirler, arkadaşlarımla çekilen fotoğraflar, kurutulmuş çiçekler, okulda olanlarla ilgili ufak notlar, tuhaf ilan-ı aşklar, beğendiğim erkeklerle ilgili yazılar yazmışım :)
Tipik, ergen genç kız. Orada yazdığım çoğu şey şimdi utanç verici ve komik gelse de bazı notlarımı sevdim. Onlardan biri olan, gelecekteki kocama yazdığım notu paylaşmak istiyorum sizinle. Gülmek serbest :))
"Sevgili gelecekteki kocacığım,
Beni evlenmeye ikna etmen kaç yılını aldı bilmiyorum ama sonunda başarmış olman takdire değer.
Umuyorum ki Kastamonu'lu değilsindir. Hele Tosya'lı Allah muhafaza. Ama ben bu kadar büyük konuştuktan sonra eminim Tosya'lısın.
Aileni, yaşadığın yeri geride bırakıp benimle İstanbul'da yaşadığına göre çok seviyorsun beni, aferin.
Benimle iyi geçinmek için yapman gereken şeyleri mutlaka biliyorsundur. Ama ben yine de en önemli ilkeleri hatırlatayım sana.
1-Çok ve boş konuşan insanları sevmiyorum, kocam olduğuna göre onlardan biri değilsin eminim. Ama ilerisi için aklında bulunsun. (Hala öyleyim, hiç gelemem boş konuşmaya)
2-Kırışık ve toplanan çarşaftan nefret ederim. (ahahaha :)) Hala öyleyim, toplanmamalı o çarşaf)
3-Böcekler için yatağın başı ve bir tarafı mutlaka duvara dayalı olmalı ve yatakla duvar arasında minderler olmalı. O taraf benim işte. (Korkum hala var ama minder olayından kurtuldum :) )
4-Her türlü böcekten, hayvandan korktuğumu bilerek hareket etmelisin. (Hala öyleyim, böcek, kedi, köpek korkum had safhada)
5-Sinirlendiğimde küfür ettiğimi biliyorsun, alınmaca kırılmaca yok. (Maalesef değişmedim bu konuda, hanım hanımcık olsam da :P çok sinirlenirsem kabalaşıyorum)
6-Sarışınları sevmem. Esmer ve kara kaşlı kara gözlü olduğunu düşünerek çocuğumuzun esmer olacağını ümit ediyorum. Olur da sarışın olursa bil ki o çocuk benden değil, boşanırım. (Burayı geyik olsun diye yazdığım nasıl da belli :)) ama öyle komik ki şuan sarışın bir sevgilim var ahahaha :))) )
7-Giyimime karışmayı aklından bile geçirme. Babamın bile karışmadığı şeye sen kim oluyorsun da karışıyorsun? derim. (Derim, ben bilmiyor muyum nasıl giyinmem gerektiğini, sen kime akıl veriyorsun -da derim)
8-Pikniğe giderken mutlaka yanına sandalye almayı unutma. Ben karıncalardan da korkarım, yere oturamam. (ahahah bunu düzelttim işte. Korkuyorum evet ama ayakta durmuyorum artık piknik boyunca. Çimlere oturabiliyorum :)) )
Bunlara dikkat ettikten sonra mutlu oluruz bence. Ama ben yine de bize 5, bilemedin 7 yıl veriyorum. Ben çabuk sıkılırım biliyorsun. (ahahahah anneme bir keresinde dergiden gelinlik gösterirken bunu ilk düğünümde, bunu ikincisinde, bunu üçüncüsünde, bunu dördüncüsünde giyeceğim demiştim de annem kafamı kırıyordu az daha :)) artık öyle düşünmüyorum tabi, iki de olur :D:D:D:D geyik yapıyorum, ciddiye almayın)
O zaman gelecekte görüşmek üzere kocacığım."
Bunları yazan 15 yaşındaki ben olduğu için yargılayamıyorum çocuğu :) Parantez içleri şuanki yorumlarım tabii. Gerçi ne yalan söyleyim ben hala benim hem de noktasına, virgülüne kadar. Yalnız o zamanlar gerçekten Tosya'lı fobim vardı :D Allah muhafaza Tosya'lı birine aşık olur da kalırım orada diye ödüm patlıyordu demek ki. Üç yıldan bir gün fazla olsa öleceğimi düşünüyordum sanırım.
Tosya'ya taşınırken en büyük korkularımdan biri daha yeni genç kız olmuş benim, özgürce kot pantolon ve kısa şeyler giyemeyeceğimdi. Ablamlardan duyduğum kadarıyla gerici ve rahatsız edici bir yerdi. Babama giyimime karışmayacağına dair söz verdirtmiştim. Karşılığında ben de ona laf getirecek bir şey yapmayacağıma söz vermiştim. Ki bana güvenmediğinden değil, Tosya'nın küçük bir yer ve biraz gerici olmasından dolayı göze batacağımı düşünmesindendi.
Tosya'ya ilk gittiğimde aylarca evden dışarı çıkmamıştım. Annemi de benden habersiz dışarı göndermiyordum. Kadıncağız dışarıda 5-10 dakikadan fazla kalamıyordu benim yüzümden. Kimse farketmemiş olsa da, oraya taşındık diye ağır bir depresyon geçirmiştim. İzleri hala benimle.
Evet bu acıklı konudan başka bir yazıda daha geniş bir şekilde bahsetmeyi düşünüyorum.
Şimdilik burada kesiyorum ve hangi tarifi yayınlasam diye arşivime gidiyorum :) Az sonra fotoğraflarla burada olacağım.
Geldim! Fotoğrafları hazırlayıp buraya dönmem 2 saat kadar sürse de hiç fark etmediniz değil mi :)
Evet şu kakaolu puroları biliyorsunuz. Koskoca bir paket baklava yufkasını o puroları hazırlamak için almıştım. Eh geriye ne kadar yufkam kaldığını az çok biliyorsunuzdur :) Durum öyle olunca kalan yufkaları da dolapta fazla süründürmeden değerlendirip sebzeli börek yaptım. Bu böreğin lezzeti zeytinyağlı sebze lezzetinde. Yani içine limon sıkarak bile yiyebilirdim ben ama yanına acılı sos yapmayı tercih ettim. Yufkasından dolayı çıtır çıtır olan bu böreği evinizdeki sebzeleri değerlendirmek amacıyla da yapabilirsiniz. Ben bir taşla üç kuş vurup, dolapta bekleyen bir adet kabak ve bir adet havucu da yufkalarla birlikte değerlendirmiş oldum.
Sebzeli Çıtır Börek
Malzemeler
Baklava yufkası
1 su brd. su
3 yemek kaşığı sıvıyağ
İç malzeme için
1 adet kabak
1 adet havuç
1 adet patates
1 adet soğan
Bir avuç mantar (taze veya kültür)
2 diş sarımsak
1 çay kaşığı tozşeker
Tuz , karabiber
1/2 su brd. su
Yapılışı
- Öncelikle tüm sebzeleri güzelce soyup kabak ve havucu çok uzun olmayacak şekilde veya jülyen doğruyoruz. Patatesi küçük küp şeklinde, mantarı küçük olacak şekilde, soğanı da yemeklik doğruyoruz.
- Tavada önce birkaç yemek kaşığı sıvıyağla birlikte soğanı birkaç defa çeviriyoruz. Minik doğranmış sarımsağı patatesi ve havucu ekleyip karıştırıyoruz ve 1-2 dk pişiriyoruz. Kabakları ve mantarı, tozşekeri, tuzunu ve karabiberini, suyunu da ekleyip azıcık karıştırıp kapağı kapatıyoruz. 5 dakika bu şekilde pişirdikten sonra kapağı açıp suyunu çektiriyoruz. Sebzeler hala biraz diriyken ocağın altını kapatıp Soğumaya bırakıyoruz.
- İki kat yufkayı seriyoruz, üzerine, içi koyacağımız kısmın biraz altından başlayarak fırçayla yağlı sudan sürüyoruz. 4 eşit parçaya kesip, her birine içten koyup muska şeklinde sarıyoruz.
- Tüm börekleri yağlı kağıt serili bir tepsiye alıyoruz, üzerlerine çok az yağlı sudan sürüyoruz (veya sürmüyoruz) ve önceden ısıttığımız 180 derece fırında kızarana kadar pişiriyoruz.
NOT: Üzeri kapatılmadıkça çıtır kalıyor börekler. Ancak üzerini kapatırsanız yumuşuyor.
Eklememde fayda var, ben önceden pişmiş, donmuş mantar kullandığım için mantarım fazla sulanmadı. Ama taze veya kültür mantarı kullanacaksanız mantarlar çok su bırakacağı için önceden ayrı bir yerde pişirip diğer malzemelere ekleyebilir, veya içe katılan suyu kullanmayıp mantarları da diğer malzemelerle pişirebilirsiniz.
Afiyet olsun.
Görüşmek üzere.