30 Nisan 2015 Perşembe

Çikolatalı Krepler

Günaydınlar!
Erkenciyim bugün. Çünkü bir kahvaltılık paylaşacağım. Kahvaltımı henüz yapmadan, belki bugün elektrikler gider korkusuyla hızlıca yazıp kaçacağım.
Geçenlerde yine bir Pazar kahvaltısında yaptığım kreplerimi paylaşacağım bugün. Çikolatalı krepler.
İçinde fıstık ezmesiyle çok nefis oldular.
Ben genelde kahvaltılarda tuzluculardanımdır. Pek şekerli şeyler yemem. Ama bazen de canım bir çilek reçeli ister, bir pancake ister, çikolata, fıstık ezmesi ister ki tüm kahvaltımda onları yerim. Bu da öyle, çikolata istediğim bir gündü.
 
Çikolatalı Krepler
Malzemeler
1 yumurta
3/4 su brd. un
1 su brd. süt
1 tatlı kaşığı kakao (ben Dr.Oetker Gourmet kullandım, diğerleri daha açık renk kalacağı için fazla kullanmanız gerekebilir)
1 yemek kaşığı Nutella veya başka bir sürülebilir çikolata
1 yemek kaşığı tozşeker
1 çimdik tuz
 
Yapılışı
  • Sütü, şekeri ve yumurtayı çırpma teliyle iyice çırpın. Unu, kakaoyu, tuzu ve çikolatayı ekleyip iyice karıştırın.
  • Orta büyüklükte bir yapışmaz tavaya çok az sıvıyağ damlatın ve peçete ile bu yağı tavanın her yerine sürün.
  • Birer kepçe (kepçenizin büyüklüğüne göre ölçünüzü ayarlamanız lazım) karışımı tavaya dökün ve her yerine dağıtarak pişirin. Diğer tarafını çevirin ve o tarafı da pişirin.
  • Pişen kreplerin arasına fıstık ezmesi veya reçel sürüp, meyvelerle birlikte yiyebilirsiniz.

Afiyet olsun!
 
Görüşmek üzere.
 



24 Nisan 2015 Cuma

Karnabahar Lokmaları

Merhabalar.
Biraz hastayım bugün. Ofiste çıngar çıkarasım var^^ Bir kaza olmadan eve atmak istiyorum kendimi.
Sinüzitim coştu yine. Gözümdeki gözlük bile fazla geliyor. Geçen gün, bu güzelmiş, öncekine göre hafif dediğim gözlüğü taşıyamıyor şuan burun kemerim. Gözlerim de şişti. Başım da ağrıyor. Nefes de alamıyorum. Bitmişim ben! Zaten dün de fırında sütlaç yapıyorum diye mahvettim fırını :( Çok mu doldurdum kaseleri naptıysam bir türlü kızarmak bilmedi. Bir de altındaki su dolu tepsiyi de aldım batırdım bütün fırını. Onu temizliyorum diye bütün kollarım bacaklarım çiğ olmuş ağrıyor :(( Sütlaçlarım da yarıya indi :((
Ama keyifliyimmmmm yine deeeee :)) Bir haftanın daha sonuna geldik çünkü. Vııızztttt! diye geçecek olsa da önümüzde bir hafta sonu var bizi bekleyen.
Geçen hafta sonu kendime ziyafet verdim yine. Sezonu bitmeden siz de yapın, beğenin diye hemencik yazasım vardı bu tarifi ama araya başka şeyler girdi ve bugüne kaldı. Neyse ki söz verdiğim gibi bu hafta bitmeden yayınlıyorum.
Karnabahar lokmaları. Aslında yabancı abilerimiz, ablalarımız bunlara "cauliflower tots" demişler.  Tots 'yudum' demek olduğu için ben de onu 'lokma' diye çevirerek yazmak istedim tarifimde. Köfte diye de çevirebiliriz.
Epey bir süre önce Pinterest'te rastlamış, görmüş, beğenmiş, kendime yar edeceğim bir gün seni demiştim bu tarif için. Eh zamanı da gelmiş, geçiyordu bile. Neyse ki sonunda denedim. Tabi rahat durmadım, sitedeki tarife bir de patates ekledim. Çünkü tek başına karnabahar fikri dürttü beni biraz. Ama iyi ki denemişim. Çok sevdim ve hafta içi tekrar yaptım. İlk yaptığımda dondurucuya attığım ekmek içlerini kullandım, ikincisinde ise galeta unu. Tek fark; ilk harcım daha suluydu pişmeden önce, ikincisi ise daha kuruydu. Tabi galeta unuyla olanı daha kolay şekil aldı, daha kuru olduğu için. Ama tatlarında ve piştikten sonraki yapılarında bir fark olmadı. İkisiyle de deneyebilirsiniz.
Bu tarif "aman canım bugün tencere yemeği yemeyelim" dediğinizde kızarmış tavuk yanına yapabileceğiniz, ya da benim gibi film izlerken ketçaba, mayoneze bana bana atıştırabileceğiniz bir tarif.
Karnabahar Lokmaları
Malzemeler (2 kişilik)
1 cup pişmiş, kıyılmış karnabahar
1 adet küçük boy soğan
1 adet küçük boy patates
1 yumurta
1/2 cup ekmek içi veya 2 yemek kaşığı galeta unu
Birkaç dal maydanoz
1 yemek kaşığı kadar tulum peyniri veya otlu peynir veya cheddar peyniri
1/4 çay kaşığı karabiber
1/2 çay kaşığı kekik
Tuz

Yapılışı
  • Öncelikle karnabaharı çiçeklerine ayırın ve buharda pişirin. Hafif diri kalmalılar. Pişen karnabaharları bir peçete üzerinde kurutun. Birkaç dakika bu şekilde soğutun. Sonrasında bıçakla incecik kıyın. Rondo veya robot kullanırsanız da çok ufalanmasına izin vermeyin.
  • Patatesi soyun ve rendeleyin. Bir kaseye alıp üzerine biraz tuz serpin ve karıştırın. Bu şekilde beklemeye bırakın.
  • Soğanı incecik doğrayın ve 1 yemek kaşığı kadar sıvıyağda pişirin. Renk değiştirmeden ocaktan alın.
  • Patatesler iyice suyunu saldığında elinizle bastırarak tüm suyunu sıkın.
  • Maydanozu incecik kıyın.
  • Bütün malzemeleri (soğanı yağıyla birlikte, zaten bir şey kalmıyor pek) bir kaba alıp bir kaşıkla iyice karıştırın.
  • Bir tatlı kaşığı dolusu malzemeyi avucunuzda sıkarak şekillendirin ve yağlı kağıt serili tepsiye dizin. Tüm malzemeyi bu şekilde şekillendirerek bitirin (benim harcım suluydu, suyunu biraz sıkarak devam ettim, galeta unu kullanırsanız çok sulu olmayacaktır.)
  • Önceden 200 derecede ısınmış fırında 10-15 dk altları kızarana dek pişirin. Üstleri henüz kızarmamışsa tepsiyi çıkarıp terslerini çevirin ve bu şekilde biraz daha kızarmalarını sağlayın.
  • Sıcak veya soğuk olarak yiyebilirsiniz.
Afiyet olsun!
Keyifli, bol güneşli hafta sonları dilerim.
Sevgiler.

20 Nisan 2015 Pazartesi

Yeşil soğanlı, Peynirli Gözleme

Merhabalar!
Herkese güzel, parlak, sağlıklı ve mutlu bir hafta dilerim.
Bu hafta sık sık yazacağım çünkü vakitlerini geçirmek istemediğim birkaç tarifim var. Son iki hafta sonlarında epey çalıştım mutfakta. Bakmayın çalıştım dememe, hepsi de karnım acıkınca hedefime kilitleniyor oluşumdan ortaya çıkan tarifler. En pratiğiyle başlayacağım bugün.
Önce elde açma hamurla yapmak için yerimden kalktığım, ama mutfağa varınca karşılaştığım hüzünlü sahne (aşağıda o sahneyi görebilirsiniz) sonucu, neyse ki evde taze yufkalarım var diyerek rahat bir nefes aldığım yeşil soğanlı, peynirli gözlemelerim.
Aslında bu gözlemeleri yeşil soğanlı yapmak zorundaydım. Ablamın bir akşam, canım yeşil soğan istedi gelirken alsana demesiyle koca demet yeşil soğanı -ki güya en azını seçtim, ama hepsi aynıydı, alıp eve götürdüm. Tabi ablamın yiyeceği 3-5 dal, neyse o da git gel epey yemiş. Ama bir hafta geçti, ikinci haftaya ben başladım bunlar yine mi çöpe gidecek diye düşünmeye. Ona kat, buna kat, her şeyi yeşil soğanlı yemeye başladım ama bir dal iki dal tabi benim kullandığım da. Bitmek bilmiyor o da. Bu gözlemeleri de yeşil soğanı kullanmak için yaptım yani. Artık ikinci haftanın sonunda söylene söylene tüm yeşil dalları bitirdik. Ama hala sapların çoğu duruyor dolapta. Her şeyi yeşil soğanlı yemeye devam yani.. Hayır anlamıyorum neden bunları daha küçük demetler halinde satmazlar ki? İki kişi yaşayan veya tek yaşayanlar yeşil soğan yiyemeyecekler mi? Ya da alıp çöpe mi atalım içimiz sızlaya sızlaya? Uyuz oluyorum işte buna. Ispanak da öyleydi eskiden. Neyse ki bazı yerlerde kök kök satmaya başladılar. Marul, kıvırcık da öyle sürünüyor bizim evde. Tamam onlar doğası gereği büyük oluyorlar ama bizi de düşünün yauv :P
Evet içimi de döktüm güzelce, şimdi tarife geçebilirim :)
Bu arada bu  gözlemeleri yaparken çeyrek yufkayı nasıl istediğim gibi, düzgünce kare şeklinde ve içli kısmın tek kat kalmayacağı şekilde katlayacağımı da öğrendim, çok gururluyum^^ Yufkayla gözleme yaparken hep içime oturmuştur içli kısmı tek kat bırakmak. Katlarken hep üste koyardım çünkü yandaki kısımları.
Yeşil soğanlı, Peynirli Gözleme
Malzemeler
Yufka
Beyaz peynir
Kaşar peyniri rendesi
Yeşil soğan
Sıvı yağ

Yapılışı
Öncelikle yeşil soğanı doğrayın. Ezilmiş beyaz peynir, rendelenmiş kaşar peyniri ve çok az sıvıyağla birlikte karıştırın. Dilerseniz pul biber de ekleyebilirsiniz.
Bir yufkayı 4'e bölün. Çeyreklerden birini önünüze orta-üçgen ucu sağda kalacak şekilde serin. Ortasına kare şeklinde iç harçtan yayın.
1. aşamada olduğu gibi üst ucu katlayın ve 2. aşamadaki gibi kalan kısmı katlayın.
3. aşamadaki gibi soldaki kısmı da katlayın ve 4. aşamadaki şekilde de katladıktan sonra, altta kalan katlanmamış kısmı yufkanın altına doğru katlayın. Katladığınız kısım üstte kalacak şekilde ters çevirin.
Kalan uçları arada kalan katların içine kıvırın. Hiç bir uç açıkta kalmayacak ve içli kısım katların ortasında kalacak.
Çok az yağlanmış tavada, kısık ateşte, her iki tarafını da pişirin.

İşte böyle. Yanına çay, domates, biber, zeytin, yumurta.. En güzel kahvaltı.
Afiyet olsun.
Bu da yukarıda bahsettiğim hüzünlü sahne. Markete gitmeye üşenen biri için en hüzünlü şey böyle dibi gelmiş paketlerle karşılaşmak :S

Görüşmek üzere.

19 Nisan 2015 Pazar

Bademli ve Hindistancevizli Trüf / Şekerleme

Geçenlerde bahsetmiştim ya artık harcamalarıma dikkat edeceğim, para biriktireceğim, gezeceğim tozacağım tutmayın beni diye. Hah işte "para biriktirmeye başladım" demeyeceğim maalesef.
Her zaman olduğu gibi yapacağım dediğim şeyin tam da tersini yapıyorum yine. Bol bol gereksiz ıvır zıvır alıyorum, mutlu ediyorum kendimi :) Bilerek değil tabi, şimdi farkına vardım bunun da tam tersini yaptığımı.
Şöyle ki; bu şahıs ne zaman kesinlikle şunu yapmalıyım dese tam da tersini yapıyor. Hayır, isteyerek değil. Olaylar öyle gelişiyor. Ya da bilinçaltı bir güzel oynatıyor kendisini ve tersini yapmasını sağlıyor, bilemiyorum. Ne zaman şu zamana kadar kilo vermeliyim, bu hafta işyerinde salata yiyeceğim, bu akşam yemek yemeyeceğim gibi şeyler düşündüğümde, -ki aklımdan geçmesi yeterli, daha çok yiyorum. Hep aç hissediyorum, ya da olaylar öyle bir gelişiyor ki o gün ziyafet oluyor ve ben de katılıyorum mecbur^^
İşte o gün de o lafı dedim ya, bir açıldım pir açıldım. Gerekli bir sürü şey satın aldım. Tamam birkaçı gerekliydi gerçekten ama mesela geçenlerde yaptığım IKEA alışverişi hiç de gerekli değildi. Hava alayım, bir kaç tane de mutfak havlusu almam gerek, gitmişken halledeyim dedim. Aman onlar da öyle cici şeyler getirmişler ki, 3 lira 5 lira derken coşturmuşum çantayı.
Neyse aldık madem kullanmak gerek diyerek, hatta sırf onu kullanabilmek için şekerlemeler yapmaya karar verdim. Zaten dolapta bekleyen, beni biraz hayal kırıklığına uğratan eritme şekerlerimi de kullanmak gerekiyordu yavaş yavaş. Bir de, bununla ne yapsam diye düşündüğüm kavrulmamış bademlerimi sonunda kullanabilirdim. Bir de, alıp da masaya fırlatıverdiğim ve iki haftadır dokunmadan aynı şekilde beklettiğim iki paket hindistancevizi vardı. Hepsini birleştirdim işte :))

Bademli ve Hindistancevizli Trüf / Şekerleme
Malzemeler
1/2 cup kavrulmamış badem
1/2 cup hindistan cevizi
1/2 cup pudra şekeri
1-2 damla badem aroması
2 yemek kaşığı krema
Dış kaplama için renkli eritme şekeri 
(Beyaz çikolata renklendirilerek veya bitter ve sütlü çikolatalar ile de yapılabilir)

Yapılışı:
Öncelikle tencerede biraz su kaynatın. Hemen yanına da soğuk su dolu bir kap hazırlayın. Bademleri kaynar suya ekleyip 30 sn kadar bekletin.
 Bir kevgirle bademleri süzün,
Hemen yandaki soğuk suya bırakın.
Bademleri tek tek çıkarıp parmaklarınızla sıktığınızda kabukları soyulacaktır.
Soyulan bademleri temiz bir havluyla kurutun. Birkaç dakika bu şekilde bekletin, üzerindeki nem gitmeli.
Bademleri rondoya/mutfak robotuna alın, hindistan cevizi ve pudra şekerini ekleyin.
 Rondoyu yüksek ayarda 1-2 dakika, kısa aralıklarla çalıştırın. Tüm malzemeler incecik olmalı.
 Karışıma kremayı ve badem aromasını ekleyin ve bir kaşıkla iyice karıştırıp hamur haline getirin.

Eritme şekerlerini benmaride eritin. Kalıpların her birine birer çay kaşığı dolusu bu şekerden koyun. Çay kaşığının arkasıyla kalıbın her tarafına güzelce sürün. Buzdolabında 5-6 dk donması için bekletin.
Badem hamurundan fındık büyüklüğünde parçalar koparıp elinizde yuvarlayın ve kalıplara yerleştirin. Son olarak üstlerini de şekerle kapatın. Güzelce düzleyin üstlerini ve donması için buzdolabında beklemeye bırakın. 10-15 dk sonra, şekerler iyice donduktan sonra kalıbı ters çevirin ve hafifçe her bir tepeyi iterek şekerin kalıptan ayrılmasını sağlayın. Eğer ayrılmıyorsa kalıbı yavaşça bükerek çikolatanın kenarlardan ayrılmasını sağlayın. Tekrar alttan iterek çıkarın. Kolayca ayrılacaktır. 

NOT:
  • İçerisinde krema kullanıldığından buzdolabında bekletilmeli ve 3 gün içerisinde tüketilmelidir.
  • Kullandığım eritme şekerleri yurtdışında Candy Melts adıyla satılıyor. Türkiye'de rastlamadım. Ben elimdekileri değerlendirme amacıyla onları kullandım ancak çikolata çok daha güzel olacaktır bu tarifte. Beyaz çikolatayı renklendirerek de renkli şekerlemeler yapabilirsiniz.

14 Nisan 2015 Salı

Mısır Unu Keki/ Kore Usulü Mısır Ekmeği / Oksusu-ppang

Bu sabah işe gelirken Salı'dan, Pazartesi'den daha çok hoşlanmadığımı düşündüm. Pazartesi bütün korkunçluğunu ismiyle bile gözünüzün önüne sererken, Salı size haftanın daha yeni başladığını sinsi sinsi sırıtarak hatırlatıyor sanki.
Hafta sonu olsa bile farklı geçmiyor gibi geliyor artık. Zaten göz açıp kapayıncaya kadar da bitiyor. Hiç yetmiyor bana günler bu ara. Sanırım zamanımı biraz daha verimli kullanmaya çalışmalıyım. Bir sosyal aktivite de edinirsem daha çok endorfinim olur belki. Maya gibi oturup saatlerce dizi, program izlediğim için şişeceğim iyice. Geçen sene spordu, zumbaydı, yüzmeydi derken iyi olmuştu benim için. Bu sene aktivite kısmı biraz açık kaldı. Bu kış boyunca yaptığım tek aktivite koltuğuma geçip kahkahalar, çığlıklar, alkışlar eşliğinde diziler, programlar izlemek oldu. Artık bu gidişe son verip canlanmam gerekiyor yani.
Bu aralar epeydir takipçisi olduğum bir blogun tariflerini deniyorum. Kendisini bir Kore yemeği tarifi ararken buldum ve büyük fanı oldum. Onun youtube videolarını izlemek bile ayrı keyif. Tarifleri anlatışı, aksanı, sevimliliği ve neşesi beni her videosunda gülümsetiyor. Kocaman gülümsemeyle ayrılıyorum sayfasından her seferinde. Ondan bir çok şey de öğrendim. İlerleyen günlerde denediğim diğer tariflerini de paylaşacağım ama öncelikle bu mısır ekmeğiyle başlamak istiyorum. Bildiğimiz mısır unuyla yapılan bir kek desem daha doğru olur. Çünkü biraz tatlı (ancak kekten daha az tatlı). Kore yemeklerinde ilgimi çeken en büyük şey hemen hemen her yemeklerine, bal veya şeker katmaları. Epey hissedilir derecede kullanıyorlar bazı yemeklerde. İşte bu mısır ekmeği de kek niyetine yenebilecek, misafirlerinize çayın yanında ikram edebileceğiniz çok lezzetli bir tarif.
Mısır Unu Keki/ Kore Usulü Mısır Ekmeği / Oksusu-ppang
Malzemeler
2 cup mısır unu + 2 yemek kaşığı daha (orijinal tarifte 2 cup mısır unu kullanılıyor)
2 yemek kaşığı tozşeker
Yarım çay kaşığı tuz
1 yumurta
1 yemek kaşığı sıvıyağ
1 + 1/2 cup süt
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı yumuşak tereyağı / margarin

Yapılışı
  • Kabartma tozu ve tereyağı hariç tüm malzemeyi bir kapta iyice çırpın. Biraz sulu bir karışım olacak (benim gözüme ilk hali biraz fazla sulu geldiği için 2 yemek kaşığı daha un ekledim). Bu karışımı tezgahta en az 20 dk dokunmadan bekletin (bu bekleme mısır ununun sütü biraz çekip şişmesine yardım edecek)
  • Süre sonunda karışımı tekrar karıştırın.

  • Kullanacağınız fırın kabının dibini ve kenarlarını tereyağı ile iyice yağlayın. Ben 14x14 iki kap kullandım.
  • Son olarak (fırınlamadan hemen önce) kabartma tozunu ekleyin ve iyice karıştırın. Kabı tezgaha bir iki defa vurun ve 200 derecede ısınmış fırına verin.
  • Kabarıp, kenarları ve üzeri hafif kızarıncaya kadar, yaklaşık 30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkan ekmeğinizi ilk sıcağı geçtikten sonra, kabın kenarlarından bıçakla geçip kaptan çıkarın.
NOT: Bu tarif sadece mısır unundan oluştuğu için, yapıldığı ilk gün nemli ve lezzetli oluyor. Ancak ertesi güne kalırsa mısır unu tüm nemi çekiyor ve ekmek kuruyor. Yemesi zor, kolay dağılan, boğazdan geçmeyen bir hal alıyor. O yüzden yapıldığı gün tüketmenizi tavsiye ederim.

Görüşmek üzere,
İyi haftalar.

6 Nisan 2015 Pazartesi

Sebzeli Börek / Gelecekteki Kocaya Mektup

Geçenlerde çekmecelerimi karıştırırken eski defterlerimi buldum. Pek not tutmayı, günlük yazmayı beceremeyen biri olsam da hep, yine de denerdim defter tutmayı. Bir şekilde başlar sonra unuturdum öylece. Ama nasılsa, birini doldurmayı başarmışım.
Beğendiğim şarkı sözleri, kısa şiirler, arkadaşlarımla çekilen fotoğraflar, kurutulmuş çiçekler, okulda olanlarla ilgili ufak notlar, tuhaf ilan-ı aşklar, beğendiğim erkeklerle ilgili yazılar yazmışım :)
Tipik, ergen genç kız. Orada yazdığım çoğu şey şimdi utanç verici ve komik gelse de bazı notlarımı sevdim. Onlardan biri olan, gelecekteki kocama yazdığım notu paylaşmak istiyorum sizinle. Gülmek serbest :))
"Sevgili gelecekteki kocacığım,
Beni evlenmeye ikna etmen kaç yılını aldı bilmiyorum ama sonunda başarmış olman takdire değer.
Umuyorum ki Kastamonu'lu değilsindir. Hele Tosya'lı Allah muhafaza. Ama ben bu kadar büyük konuştuktan sonra eminim Tosya'lısın.
Aileni, yaşadığın yeri geride bırakıp benimle İstanbul'da yaşadığına göre çok seviyorsun beni, aferin.
Benimle iyi geçinmek için yapman gereken şeyleri mutlaka biliyorsundur. Ama ben yine de en önemli ilkeleri hatırlatayım sana.
1-Çok ve boş konuşan insanları sevmiyorum, kocam olduğuna göre onlardan biri değilsin eminim. Ama ilerisi için aklında bulunsun. (Hala öyleyim, hiç gelemem boş konuşmaya)
2-Kırışık ve toplanan çarşaftan nefret ederim. (ahahaha :)) Hala öyleyim, toplanmamalı o çarşaf)
3-Böcekler için yatağın başı ve bir tarafı mutlaka duvara dayalı olmalı ve yatakla duvar arasında minderler olmalı. O taraf benim işte. (Korkum hala var ama minder olayından kurtuldum :) )
4-Her türlü böcekten, hayvandan korktuğumu bilerek hareket etmelisin. (Hala öyleyim, böcek, kedi, köpek korkum had safhada)
5-Sinirlendiğimde küfür ettiğimi biliyorsun, alınmaca kırılmaca yok. (Maalesef değişmedim bu konuda, hanım hanımcık olsam da :P çok sinirlenirsem kabalaşıyorum)
6-Sarışınları sevmem. Esmer ve kara kaşlı kara gözlü olduğunu düşünerek çocuğumuzun esmer olacağını ümit ediyorum. Olur da sarışın olursa bil ki o çocuk benden değil, boşanırım. (Burayı geyik olsun diye yazdığım nasıl da belli :)) ama öyle komik ki şuan sarışın bir sevgilim var ahahaha :))) )
7-Giyimime karışmayı aklından bile geçirme. Babamın bile karışmadığı şeye sen kim oluyorsun da karışıyorsun? derim. (Derim, ben bilmiyor muyum nasıl giyinmem gerektiğini, sen kime akıl veriyorsun -da derim)
8-Pikniğe giderken mutlaka yanına sandalye almayı unutma. Ben karıncalardan da korkarım, yere oturamam. (ahahah bunu düzelttim işte. Korkuyorum evet ama ayakta durmuyorum artık piknik boyunca. Çimlere oturabiliyorum :)) )
Bunlara dikkat ettikten sonra mutlu oluruz bence. Ama ben yine de bize 5, bilemedin 7 yıl veriyorum. Ben çabuk sıkılırım biliyorsun. (ahahahah anneme bir keresinde dergiden gelinlik gösterirken bunu ilk düğünümde, bunu ikincisinde, bunu üçüncüsünde, bunu dördüncüsünde giyeceğim demiştim de annem kafamı kırıyordu az daha :)) artık öyle düşünmüyorum tabi, iki de olur :D:D:D:D geyik yapıyorum, ciddiye almayın)
O zaman gelecekte görüşmek üzere kocacığım."
Bunları yazan 15 yaşındaki ben olduğu için yargılayamıyorum çocuğu :) Parantez içleri şuanki yorumlarım tabii. Gerçi ne yalan söyleyim ben hala benim hem de noktasına, virgülüne kadar. Yalnız o zamanlar gerçekten Tosya'lı fobim vardı :D Allah muhafaza Tosya'lı birine aşık olur da kalırım orada diye ödüm patlıyordu demek ki. Üç yıldan bir gün fazla olsa öleceğimi düşünüyordum sanırım.
Tosya'ya taşınırken en büyük korkularımdan biri daha yeni genç kız olmuş benim, özgürce kot pantolon ve kısa şeyler giyemeyeceğimdi. Ablamlardan duyduğum kadarıyla gerici ve rahatsız edici bir yerdi. Babama giyimime karışmayacağına dair söz verdirtmiştim. Karşılığında ben de ona laf getirecek bir şey yapmayacağıma söz vermiştim. Ki bana güvenmediğinden değil, Tosya'nın küçük bir yer ve biraz gerici olmasından dolayı göze batacağımı düşünmesindendi.
Tosya'ya ilk gittiğimde aylarca evden dışarı çıkmamıştım. Annemi de benden habersiz dışarı göndermiyordum. Kadıncağız dışarıda 5-10 dakikadan fazla kalamıyordu benim yüzümden. Kimse farketmemiş olsa da, oraya taşındık diye ağır bir depresyon geçirmiştim. İzleri hala benimle.
Evet bu acıklı konudan başka bir yazıda daha geniş bir şekilde bahsetmeyi düşünüyorum.
Şimdilik burada kesiyorum ve hangi tarifi yayınlasam diye arşivime gidiyorum :) Az sonra fotoğraflarla burada olacağım.
Geldim! Fotoğrafları hazırlayıp buraya dönmem 2 saat kadar sürse de hiç fark etmediniz değil mi :)
Evet şu kakaolu puroları biliyorsunuz. Koskoca bir paket baklava yufkasını o puroları hazırlamak için almıştım. Eh geriye ne kadar yufkam kaldığını az çok biliyorsunuzdur :) Durum öyle olunca kalan yufkaları da dolapta fazla süründürmeden değerlendirip sebzeli börek yaptım. Bu böreğin lezzeti zeytinyağlı sebze lezzetinde. Yani içine limon sıkarak bile yiyebilirdim ben ama yanına acılı sos yapmayı tercih ettim. Yufkasından dolayı çıtır çıtır olan bu böreği evinizdeki sebzeleri değerlendirmek amacıyla da yapabilirsiniz. Ben bir taşla üç kuş vurup, dolapta bekleyen bir adet kabak ve bir adet havucu da yufkalarla birlikte değerlendirmiş oldum.
Sebzeli Çıtır Börek
Malzemeler
Baklava yufkası
1 su brd. su
3 yemek kaşığı sıvıyağ
İç malzeme için
1 adet kabak
1 adet havuç
1 adet patates
1 adet soğan
Bir avuç mantar (taze veya kültür)
2 diş sarımsak
1 çay kaşığı tozşeker
Tuz , karabiber
1/2 su brd. su

Yapılışı
  • Öncelikle tüm sebzeleri güzelce soyup kabak ve havucu çok uzun olmayacak şekilde veya jülyen doğruyoruz. Patatesi küçük küp şeklinde, mantarı küçük olacak şekilde, soğanı da yemeklik doğruyoruz.
  • Tavada önce birkaç yemek kaşığı sıvıyağla birlikte soğanı birkaç defa çeviriyoruz. Minik doğranmış sarımsağı patatesi ve havucu ekleyip karıştırıyoruz ve 1-2 dk pişiriyoruz. Kabakları ve mantarı, tozşekeri, tuzunu ve karabiberini, suyunu da ekleyip azıcık karıştırıp kapağı kapatıyoruz. 5 dakika bu şekilde pişirdikten sonra kapağı açıp suyunu çektiriyoruz. Sebzeler hala biraz diriyken ocağın altını kapatıp Soğumaya bırakıyoruz.
  • İki kat yufkayı seriyoruz, üzerine, içi koyacağımız kısmın biraz altından başlayarak fırçayla yağlı sudan sürüyoruz. 4 eşit parçaya kesip, her birine içten koyup muska şeklinde sarıyoruz.
  • Tüm börekleri yağlı kağıt serili bir tepsiye alıyoruz, üzerlerine çok az yağlı sudan sürüyoruz (veya sürmüyoruz) ve önceden ısıttığımız 180 derece fırında kızarana kadar pişiriyoruz.
NOT: Üzeri kapatılmadıkça çıtır kalıyor börekler. Ancak üzerini kapatırsanız yumuşuyor.
Eklememde fayda var, ben önceden pişmiş, donmuş mantar kullandığım için mantarım fazla sulanmadı. Ama taze veya kültür mantarı kullanacaksanız mantarlar çok su bırakacağı için önceden ayrı bir yerde pişirip diğer malzemelere ekleyebilir, veya içe katılan suyu kullanmayıp mantarları da diğer malzemelerle pişirebilirsiniz.

Afiyet olsun.
Görüşmek üzere.
Tasarım:Sawako Kuronuma