Dünya üzerinde benim gibi kaç kişi var bilmiyorum, ama büyükçe bir çoğunluk evlerini; sanki orada yaşanmıyormuş ve sadece bir showroomda sergilenen, düzenli, herşeyi yerli yerinde olan bir yer gibi göstermeye uğraşan insanlardan oluşuyor. Halbuki insanlar evlerinde yatar, üzerinde battaniye uzanır şöyle koltuğa, ya da sehpanın üzerine içeceğini, süreceği ojesini, hepsinden sonra uzanıp okuyacağı kitabını yayar vs. İnsanlar böyle yaşar evlerinde. Sürekli temiz, sürekli eşyalar yerli yerinde olmaz. Olamaz.. Olsun diye uğraşırsanız da yıpranan siz olursunuz. Ben işte rahat olan kesimdenim. Sayısı oldukça az kadınlardan. Az, çünkü kadınların büyük çoğunluğu yine kendilerinin oluşturduğu, şu tertemiz, pak, showroom niteliğinde evlerde yaşamaya uğraşan kesimden. Onu oraya neden koydun, niye onu orda bıraktın diye evlerinde gerginlikler yaşanan, çocukları da evlerini rahatça dağıtamayıp, rahatça oynayamayan kesim. Neyse onları yargılayacak değilim. Herkes kendi yaptığını yaşar.
Rahatım çünkü ben o evde yaşıyorum. Bir hırkam kapının arkasında olabilir, veya bir koltuğun üzerinde. Ya da bir ojem masanın üzerinde günlerce durabilir. Benim için sorun değil. Ayakkabım kapının önünde kenarda bekleyebilir sabahı.. İlaçlarım bilgisayar masasının üzerinde bekleyebilir çünkü hatırlayabileceğim tek yer orası. Ya da holdeki ayakkabılık.. Temizlik tabiki yapılmalı evde. Şöyle silinip süpürülmeli, ortalık bir toparlanabilmeli. Demek istediğim ev hep o şekilde kalamaz, kalmayacak da.. Biraz rahat olup yere düşen kıl, küpür için can sıkmaya değmez. Kendimizi yormaya da değmez.
Bu temizlik olayı en çok bayramlar yaklaşırken abartılır. Kapıdan, pencereye, hatta yorganlardan yastıklara kadar temizlenir herşey. Bizim evde de bayram yaklaşırken hep böyle olmuştur. Tamam yatak yorganları dökmeyiz ama camlar silinir, mutfak dolapları temizlenir, ev burnun direğini kıracak şekilde temizlik (çamaşır suyudur o temizlik dedikleri) kokutulduktan sonra rahatlanır. Oh mis diyerek oturulur o yeni silinen koltuklara bütün günün yorgunluğuyla. Bugün de öyle birgün işte. Hatta bu haftasonu. Bayram geliyor bari ne zamandır ertelediğimiz şu işleri yapayım diyen ablama yardımcı olayım derken, az kısmını ben yaptığım halde yine de kollarım düştü yorgunluktan. Daha beni bekleyen iki kapı olmasına rağmen :)) Neyseki akşam olunca rahatça "temizlik" kokan evimizde yine "temizlik" kokan koltuğumuza kurulup dinlenebileceğim. Keşke geçenlerde şurada bahsettiğim karadutlu içecekten olsaydı serin serin onu da yudumlasaydım.. Ahhh ahh..
İşte o içeceği nasıl yaptığımı anlatacağım şimdi. Önce resimleri görelim..
Karadutlu Soğuk İçecek
Malzemeler
1,5 su brd. karadut
1 çay brd. tozşeker
1 çay brd. su
1-2 yaprak taze nane
Yarım limonun suyu
4 su brd. soğuk su (tat yoğunluğuna göre azalabilir veya çoğalabilir)
Buz
Yapılışı: Dutlar, tozşeker ve 1 çay brd. su bir tencereye alınır ve kaynamaya başladıktan sonra altı kısılıp 1-2 dk daha kaynamaya bırakılır. Ocaktan alınıp taze nane yaprakları eklenir. Biraz soğuduktan sonra yarım limonun suyu eklenir ve karıştırılır. Bir tel süzgeçe alınıp dutlar çatal ile ezilerek süzülür. Süzülen karışım iyice soğuduktan sonra bir sürahiye alınır ve 3-4 su brd. soğuk su eklenir. Buzlar da eklendikten sonra servis edilebilir.
Afiyet olsun.
Ben de o azınlıktanım demek ki... Evi yaşanan gösteren detaylar vardır, dediğin gibi sandalye arkasında bir hırka, sehpada bir kitap, yanında bir fincan, kapının yanında duran ayakkabılar..... Her ne kadar annem kızıyorsa da (bu yaşıma geldim, hala kızıyor bana bıkmadı )
YanıtlaSilŞu karadut içeceği, saklanabiliyor mu? Yani ben yapınca hemen bitmez de....
Merhaba Banuca, anneler özellikle hiç rahat bırakmaz insanı temizlik konusunda :) hep öyle gidecek sanırım..
YanıtlaSilİçecek bizim evde çabuk bitti. Fazla miktarda yapmadığım için deneme fırsatım olmadı maalesef.