28 Şubat 2013 Perşembe

Tarifsiz: Alacalı Kek

Bazen düşünüyorum da acaba blogumda tarif yayınlamasam mı, sadece çektiğim fotoğrafları mı paylaşsam. Çünkü, sırf fotoğraflarını çekmek ve burada paylaşmak için pişiriyorum çoğu zaman. Bazen de diyorum ki kendime, yaa bu çok güzel oldu, parmaklarımı yedim yerken, ya da işte çok güzel bir fikir bilmem ne diye başkalarıyla paylaşmak için yanıp tutuşuyorsun.. Eh o halde paylaşmaya devam diyorum.. Ama işte bazen sadece fotoğraf paylaşmak geçiyor içimden. İşte bugün de öyle birgün.

Birkaç hafta oluyor yapalı. Ahududulu, haşhaşlı ve kırmızı pancarlı kekim. Pişirmeden önce öylesine güzel görünüyordu ki, pespembe bir renk, çok hoş bir görüntüsü vardı. Ama pişince altı sarı, üstü pembemsi bir kek oldu. Alacalı koydum ben de ismini :)






Bu arada taşındık, yerleştik bir iki günde. Herşey gayet iyi şimdilik, mutfaktan sızan su dışında :)
Bir de internetim yok henüz, hemen ertesi gün gelir internet sanıyorduk ama uzayacak gibi bu iş.
Artık o işler hallolana dek işyerinden idare edeceğim :)

Kendinize dikkat edin,

Görüşmek üzere :)

23 Şubat 2013 Cumartesi

Çikolata Soslu Haşhaşlı Kareler

Bu ara yazı yazmak konusunda sıkıntı çekiyorum. Zaten pek vaktim de yok oturup uzun uzun yazmaya. Evdeki hengameyi görmeniz lazım :) O sebeple, yine Şubat tatilinde burada olan yeğenim için yaptığım bir keki paylaşıp huzurlarınızdan ayrılacağım.




Çikolata Soslu Haşhaşlı Kareler
Malzemeler
4 yumurta
1 su brd. tozşeker
1 su brd. süt
1/2 su brd. sıvıyağ
2 yemek kaşığı yumuşak kase margarin
1 çay brd. damla çikolata
3 yemek kaşığı sarı haşhaş
1 paket kabartma tozu
2,5 cup un
Sosu için
1 su brd. damla çikolata
1 çay brd. krema

Yapılışı
  • Tozşekeri ve margarini derin bir kaba alıp mikserle 2-3 dk boyunca çırpın. Yumurtaları tek  tek ekleyerek çırpmaya devam edin. 
  • Sıvıyağı ve sütü de ekleyip karıştırın. 
  • Unu ve kabartma tozunu ayrı bir kasede karıştırıp sıvı karışıma ekleyin. Tahta bir kaşıkla güzelce karıştırın malzemeleri.
  • Haşhaşı ve damla çikolataları da ekleyin karıştırıp tüm malzemeyi yağlı kağıt serilmiş dikdörtgen fırın tepsisine döküp üzerini düzleyin.
  • Önceden ısıtılmış 180 derecedeki fırında kek hafif kabarıp üzeri kızarana dek pişirin. Kürdan testi yapıp keki fırından alın. 
  • Bir cezveye kremayı alın. Kısık ateşte kremayı ısıtın. Kaynamamalı.
  • Damla çikolataları bir kaseye alın ve kattle'ın üzerine (benmari) oturtun. Üzerine sıcak kremayı dökün ve karıştıra karıştıra eritin çikolatayı. 
  • Soğuyan kekin üzerine çikolata sosunu döküp bir spatula ile güzelce yayın. Dilimleyip servis edebilirsiniz. 
Afiyet olsun. 

Görüşmek üzere.


22 Şubat 2013 Cuma

Ev

Merhabalar,
Birisi bir önceki yazıyı sonlandırırken "yarın görüşürüz" mü demişti?
İnanmazsınız ama üç gündür kıvranıyorum yazı yazacağım diye. Ne yapsam, ne etsem diye düşünürken bugün boşverdim ve yazmaya karar verdim. Taşınacağız diyip duruyorum ama bunun da hiç bana göre olmadığını biliyorum.
Geçen yazımda göçebe hayattan bahsetmiştim. Neden öyle söylediğimi düşünenler oldu mu bilmiyorum ama ben konuşmak istiyorum sanırım.
Bilenler bilir, ben ablamla beraber yaşıyorum. Senelerdir aynı evi paylaşıyoruz. Üniversiteden sonra abim de, ben de onun yanına yerleştik. Hiç sormadık seninle yaşayabilir miyiz diye. Gayet normal bir şekilde aldık valizlerimizi elimize, geldik, yerleştik onun evine. O da hiç sormadı ey ahali ne olacak bu iş diye. Sanki bu çoook önceleri kararlaştırılmış gibi herkes gayet uyumluydu bu konuda. Ben o zamanlar okulu yeni bitirmiştim ve henüz iş aramaya koyulmamıştım. Ne kadar ertelersem o kadar iyiydi çünkü benim için. Çok sonraları bir iş bulup çalışmaya başladım.
Gel zaman git zaman birlikte yaşamanın verdiği zorluklarla tartışmalar, ufak krizler yaşanmaya başladı. Abim evlendi gitti, kaldık biz başbaşa. Aynı evin içerisinde iki inatçı ve birbirinden farklı karakter, zaten sıkıntıların kaynağıydı. O, benim rahatlığımı kaldıramadı, ben de onun aşırı stresli ve kontrolcü tarzını.. En sonunda, zeminini ufak şeylerin oluşturduğu, ama konuşulmaya konuşulmaya bir yığına dönüşen sorunlar nedeniyle büyük bir kavga yaşadık. Kavga sırasında söylenen sözler hem onu hem beni kırdı ve ben evi terk ettim. Daha fazla onunla aynı ortamda yaşamak ve onu görmek istemedim. O da beni istememiş olacak ki, bir adım görmedim. Haftasonunu başka yerlerde, kuzenimde kalarak geçirdim. Bu sırada kendi başıma yaşamak için kararlar veriyor ve ev arıyordum bir yandan.
Neyse sonuç olarak konuştuk (daha çok tartıştık diyelim) ve döndüm eve.
Hala konuşmuyoruz birbirimizle o ayrı tabi. Taşınacağız haftasonu ama bunun hakkında bile konuşmuyoruz.
Şimdi bütün bunları anlattıktan sonra şundan bahsetmek istiyorum; yaşanan onca şeyden sonra (detay vermiyorum çok sıkmamak ve uzatmamak için) neden o eve geri döndüm?
Dışarıda tek başıma yapamamaktan mı korktum? Hayır.
Hatalı olduğumu düşündüğüm için mi döndüm? Hayır.
Küs kalmak istemediğimden uzatmamayı mı seçtim? Hayır.

Evimden ayrı kalamadım. Kendimi ait hissettiğim yerden ayrı kalamadım.
Bazı insanlar için ortam farketmez, her yerde rahat hissederler kendilerini. Ben öyle değilim. Alıştığım eşyaların düzeninin değişmesinden bile hoşlanmam. Bana göre değildir zırt pırt bir odadaki eşyaların yerini değiştirmek.
Hoş, şimdi rahat mıyım evimde? Hayır. Huzursuzum. Ama umudum yeni evde.

Hasılı, ev dediğin kolay değişmiyor..

19 Şubat 2013 Salı

Bu Aralar Ben..

Günaydınlar..
Yazacak bir sürü şey biriktirdim geçtiğimiz birkaç hafta içerisinde.
 
Bu aralar ben,
..çok yoğunum,
..kendimi dinlemeye ve ne istediğimi bulmaya çalışıyorum,
..bağışıklık sistemimin önünde saygıyla eğiliyorum, çünkü beni tüm gücüyle korumakta,
..haftasonu büründüğüm göçebe kişiliğin hiç de bana uygun olmadığını anlamış bulunuyorum.
 
..çevremdekilerin beni nasıl gördüğünü kendi gözlerinden görebiliyorum.
 
..ve minnettarım Tanrı'ya. Beni, her zaman yanımda olacak biriyle buluşturduğu için..
 
 
Bunların dışında tıngır mıngır ilerleyip, yavaş yavaş ortaya çıkarmaya çalışıyorum yaptıklarımı.
Bir kaç pasta böreğim var sırada yazılmayı bekleyen ama ben önce başka şeyler yazmak istiyorum. Aslında her bir konuyu ayrı işlemek istiyordum ama bu aralar hem işyerinde hem evde çok yoğun olacağım ve buraya pek vakit ayıramayacağım. Evimizden taşınıyoruz ve yeni eve yerleşmek, düzenlemek biraz zaman alacak çalıştığımız için. O sebeple daha fazla vakitleri geçmeden yazmak istedim.

Geçenlerde bu tarifimle Tat'lı Tarifler Yarışmasına katıldığımı söylemiştim. Tarifimi, çok sevdiğim ve bloglarını ilgiyle izlediğim arkadaşım Leyla'ya göndermiştim. Ben de kazananlar arasına girmişim. Kendisine çok teşekkür ediyorum tekrar. Haftasonu, hiç beklemediğim bir anda hediyelerim de geldi. Tat Ailesi'ne de çok teşekkür ediyorum bu güzel etkinlik için. Gönderdikleri ürünleri de denemek için sabırsızlanıyorum :)

Bir diğer çok sevdiğim arkadaşım da beni mimlemiş :) Mimden pek anlayan bir insan değilim aslında, ama Zelihacığımı kırmak istemiyorum ve bu vesileyle mimimi (o.O) de cevaplamak istiyorum :)

Hangi şekilde kitap okumayı seversin?
Hmmm, şekilden kasıt sanırım pozisyon. Ben genelde yatarak okumayı severim. Bir kitaba başladığım zaman sessiz, sakin bir ortamda olmayı tercih ederim, bu sebeple genellikle odamda veya salondaki kanepede okurum kitaplarımı. Ama kitap beni çok sürüklediyse ve meraktan ölüyorsam hiçbir koşul farketmez, her yerde okuyabilirim :)

Hayalindeki kütüphane nasıl olmalı?
Benim hiç kitabım yok desem yalan söylemiş sayılmam. Her ne kadar okumayı çok sevsem de kitap almayı becerebilen bir insan değilim :) Bu sebeple bir kütüphanem olsa bile bomboş kalacaktır. Ama zamanla doldurabileceğim bir kütüphanem olmalı tabii.
Benim hayalimdeki kütüphane; evime gelen herkesin ulaşabileceği, ışık alan bir pencerenin yanında olmalı. Pencere önüne yerleştirdiğim kanepede oturup ya da uzanıp okuyabilmeliyim kitaplarımı.


Kitaplarla ilgili güzel sözler paylaşır mısın?
Bu kısım için ablamın Facebook sayfasını ziyaret etmeliyim sanırım :)
Kitaplarla ilgili güzel bir söz değil de güzel bir eylem paylaşmak istiyorum ben ilk olarak.


Yann Martel, Başbakanına 4 yıl boyunca, her pazartesi kitap göndermiştir. Yazarın eylemi için açıklaması ise şöyle:“Kimin ne okuduğu, kitap okuyup okumadığı kendi bileceği iş. Sıradan insanların ne yaptığı beni ilgilendirmiyor, insanlara nasıl yaşayacaklarını söylemek bana düşmez ama benim üzerimde söz hakkı olan insanlar söz konusu olunca durum farklı. Onların okumalarını istiyorum çünkü sınırlı, vasat hayalleri birgün benim kabuslarıma dönüşebilir”
 
İçinde kitap bulunmayan bir ev ; yerleri ne kadar değerli halılarla kaplı, duvarları ne kadar pahalı resim ve pahalı duvar kağıtlarıyla kaplanmış olursa olsun , yoksul bir evdir.
"Hermann Hesse"
 
..diyerek bitiriyorum mimimi :) Ve Zeliha'ya tekrar teşekkür ediyorum beni de kattığı için.
 
 
Şimdilik bu kadar :) Yarın görüşmek üzere.
 
Sevgiler.

14 Şubat 2013 Perşembe


Bir de şarkı tavsiyesi :)
 
Sevdiklerinizle çok çok güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Sevdiklerinize; Çikolatalı Tart

Sevgililer Günü için özel olarak tarif çalışması yapmadım bu sene. Hafta ortasına geldiğinden ve öncesindeki haftasonu başka planlar olduğundan birşeyler hazırlayamadım.
Gerçi ne yapacağım belli olmaz benim. Elimde bir tatlıyla sevgilimin kapısını çalabilirim hala :)
Ama sizlere yetişmesi açısından, yine geleneği bozmayarak o gün için sevdiklerinize hazırlayabileceğiniz, kolay ve lezzetli bir alternatif sunmak istedim sizlere.
Ben bu sene Sevgililer Günü tarifim olarak, geçenlerde sevgili yeğenlerime hazırladığım ve çok beğendiğim, bol çikolatalı bu tartı belirledim.
Sizlere de tavsiyemdir. Bu tatlıyla çok kalp çalabilirsiniz ;)


 
 
 
Çikolatalı Tart
Malzemeler
Tabanı için
2,5 paket Rondo Esmer
50 gr margarin
1 yemek kaşığı kakao
 
Krema İçin
1 yumurta
1 paket bitter çikolatalı puding
1 dolu yemek kaşığı krema peyniri (veya labne)
160 gr bitter çikolata
200 ml krema
50 gr tereyağı
1 yemek kaşığı süt
 
Yapılışı
  • Öncelikle tabanı hazırlamak için bisküvileri rondoda çekip un haline getirin. Kakao ve eritilmiş, ılımış margarini üzerine döküp tekrar çalıştırın rondoyu.
    Kelepçeli bir kalıbın (ben 23 cm kullandım) tabanına yağlı kağıt serip kapatın kalıbı. Üzerine bisküvi karışımını döküp ellerinizle bastırarak yerleştirin. 180 derecede ısınmış fırında 10 dk bekletin.
  • Bir tencere üzerinde benmari kurun. Üzerine tereyağı ve parçalara kesilmiş çikolatayı kaba koyup hafifçe eridiğinde üzerine yumurtayı kırın, sütü de ekleyin. Çatalla çırpa çırpa iyice eritin.
  • Ocağın altını iyice açıp 1-2 dk daha bu şekilde bekletin. (Çikolataya parmağınızı değdirdiğinizde hafif sıcaklığını hissetmelisiniz, bu işlem yumurta için önemlidir.)
  • Karışımı ocaktan alıp soğuması için bir kenara alın. Bu sırada başka bir kapta 200 ml kremayı çırparak koyulaştırın ve buzdolabına koyun.
  • Çikolata karışımına toz pudingi ekleyip çırpıcıyla güzelce çırpın. Peyniri de ekleyip iyice çırpın.
  • Buzdolabında soğumuş olan kremayı da ekleyip iyice alt üst ederek karıştırın.
  • Fırından çıkan ve soğumuş olan tabanın üzerine güzelce yayın çikolatalı karışımı.
  • Buzdolabında en az 2 saat beklettikten sonra servis edebilirsiniz.
NOT: Ben tatlıyı çok bekletemediğim için biraz daha yumuşak görünüyor fotoğraflarda. 1-2 saat dinlemiş hali çok daha yoğun ve güzel oluyor. Bilginize :)
Afiyet olsun.

Sevgiler :)



11 Şubat 2013 Pazartesi

Ballı Hardal Sos Eşliğinde Pane Uskumru

Nedendir bilmem ama bazı zamanlar fena halde balık ister canım. Öyle anlık birşey değil ama bu. Günlerce, haftalarca sürebiliyor bu durum. Bir önceki gün yediğim halde ertesi gün yine balık diye kıvranmaya başlıyorum. Önceden hiç olmazdı bana böyle birşey. Son birkaç ayda başgösteren bu duruma çok şaşırmıştım ilk zamanlarda. Tamam balık severdim ama hiç bir zaman ille de yiyeyim diye hissetmemiştim. Bunu bir tek yumurta için hissettiğimi sanırdım. Çünkü aklıma yumurta düştüğünde yemeden duramam. Bazıları protein eksikliğinden, düzensiz beslenmemden kaynaklandığını düşünse de ben pisboğazlık işte diye baktım çoğu zaman :)
Yalnız, balıkla kısa süre önce başlayan bu ilişkim beni biraz zorladı açıkçası. Gündüz işyerinde balık pişiremeyeceğim için çoğu zaman konserve ton balıklarıyla idare ettim. Kimi zaman evde balığa denk geldim, kimi zaman da tutturdum balık yiyelim diye. Bostancı sahile balık ekmek için gider olduk mesela. Ama her istediğimde yiyemedim işte. Ton balığı da artık kesmiyordu açıkçası.

Geçenlerde Leyla sayfasında bir etkinlik duyurdu. Etkinlikle beraber ne yapabilirim diye araştırırken Tat'ın konserve uskumrusu ile tanıştım. Ekmek arasında çok sevdiğim bu balığın konservesiyle neler yapabilirim diye düşünürken bu tarif çıktı ortaya. Bence böyle kriz anlarında veya yalnız yaşayanların yemek sorunu yaşadığı günlerde kolayca yapılabilecek bir yemek oldu.
Ben de böylece Tat'lı Tarifler Yarışması'na katılmış oldum.

Yanına da, dışarıda severek kullandığım Ballı Hardal sos ve patates kızartması hazırladım.






Pane Uskumru (1 kişilik)
Malzemeler
1 kutu Tat uskumru fileto (veya taze balık da kullanabilirsiniz)
1 çay brd. pane harcı

Ballı Hardal Sos
1 tatlı kaşığı hardal
1 çay kaşığı mayonez (zevkinize göre miktarı ayarlayabilirsiniz)
1 yemek kaşığı bal
1 tatlı kaşığı zeytinyağı

Yapılışı:
  • Öncelikle sosumuzu hazırlamak için mayonezi ve balı küçük bir kaseye alın. Kaşıkla hafif karıştırın. Hardalı ve zeytinyağını da ekleyip sosu buzdolabına kaldırın.
  • Fırını 300 dereceye ayarlayıp ısınmaya bırakın.
  • Uskumru konservesini açıp yağını süzün. Balıkları parçalamadan çıkarın.
  • Pane harcını yayvan bir tabağa dökün ve balıkların tamamını buna bulayın.
  • Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizip fırında 8-10 dk, üzerleri hafif kızarana dek pişirin. İsterseniz alt-üst edip diğer taraflarını da 1-2 dk daha kızartın.
  • Patates kızartması, limon ve yeşilliklerle servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun.

8 Şubat 2013 Cuma

Fasulye Turşusu Kavurması

Birkaç hafta önce ablama iş arkadaşı turşu getirmiş koca bir kutu. Fasulye ve şeker pancar sapı turşusu. Tabi ben ilk kez gördüm şeker pancar sapının turşusunu. Meğer Sivas'ta çok yapılırmış. Kavurması yapılırmış hatta kıymayla. Biz fasulyelerini kavurduk yedik bir güzel. Diğerlerini de öylece yedik. Lezzetliydi de.
Fasulye turşusu kavurması demişken, ne çok çeşidi varmış. Yumurtalısı, karışık turşu ile yapılanı, biber salçası ile veya domatesle yapılanı vs.. Ama genellikle sadece soğanla kavuranlar çoğunlukta. Ben annemden alıştığım şekilde salçalı ve soğanlı olarak kavurdum. En sevdiğim iki lezzet salça ve soğan :) Ne olsa bunlarla yerim (desem de yalan herşeyi yemem :P)
İşte böyle, o koca kutu bitene kadar kavurduk yedik, kavurduk yedik. Dibini görene kadar :)




NOT: Soğanlar önce yağda hafif kavrulacak.. Unutmuşum yazmayı ;)

Görüşmek üzere.

5 Şubat 2013 Salı

3 Unlu Cevizli ve Çekirdekli Ekmek

Ne zamandır yazmak istediğim, ama araya hep birşeylerin girdiği 3 unu karıştırarak yaptığım, cevizli ve ayçekirdekli ekmeğim.
Biz birer ikişer dilim alıp otururken yedik.





Malzemeler
1,5 cup un
1 cup tam buğday unu 
1/2 cup mısır unu 
1 yemek kaşığı buğday veya yulaf kepeği
1 su brd. iri kırılmış ceviz
1/2 çay brd. ayçekirdeği içi
1 su brd. soğuk süt (ben cezve kirletmektense soğuk süt-kaynar su karışımı kullanmayı tercih ediyorum :)))
1/2 çay brd. kaynar su
1 silme tatlı kaşığı kuru maya
2/3 çay brd. zeytinyağı
1 yemek kaşığı tozşeker(tatlımsı bir tat istiyorsanız miktarı çoğaltın)
1 silme çay kaşığı tuz(daha tuzlu istiyorsanız miktarı artırın)
Gerekirse 2 yemek kaşığı un

Yapılışı:
  • Beyaz unu genişçe bir kaba eleyin. Tam buğday unu, mısır unu, kepek ve tuzu ekleyip karıştırın.
  • Süt, tozşeker ve sıcak suyu karıştırın. Mayayı ekleyin. 
  • Maya kabarcıklar oluşturmaya başlayınca unlu karışıma ekleyin, zeytinyağını, çekirdek içini ve cevizi de ekleyip yoğurmaya başlayın. 
  • Gerekirse hamura 1-2 yemek kaşığı un daha ekleyerek ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edene dek yoğurun. 
  • Kabın üzerini temiz bir bezle örtüp sıcak bir ortamda yarım saat - 45 dk, iyice kabarana dek mayalandırın. 
  • Hamur kabarınca ekmeği yapacağınız kalıba yağlı kağıt serin. Hamuru tekrar yoğurup kabınıza yerleştirin. Oda sıcaklığında yarım saat-1 saat kadar daha bu şekilde kabarmasını bekleyin.
  • Fırını 180 dereceye ayarlayıp ısıtın. Ekmeği yerleştirip üzeri kızarana dek 35-40 dk pişirin (süre fırına göre değişebilir, ekmeğin üstü kızarmaya başlayınca kenarından bir bıçak sokarak test edebilirsiniz)
  • Fırından çıkan ekmeğin üzerini hafif nemli, temiz bir bezle örtün. 10-15 dk bu şekilde bekletirseniz ekmeğiniz yumuşayacaktır. İyice ılıdığında dilimleyip servis edebilirsiniz.
 
Afiyet olsun.

3 Şubat 2013 Pazar

Sapanca Gezisi

Geçtiğimiz Cuma günü arkadaşlarımızın daveti üzerine çok çok keyifli bir geziye çıktık. Yeşilin eteklerine, mavinin kıyısına, Sapanca'ya gittik. Sapanca Gölü'nü ilk kez yakından görmenin verdiği heyecan benim için tarif edilemez.
Ben bir su manyağı olduğum için her türlü su kenarında bulunmaktan büyük haz alıyorum.
Mesela beni bırakın bir nehir kenarına, hatta nehir bile olmasın minik bir derenin kenarına, saatlerce kalabilirim orada. Binlerce fotoğrafını çekebilirim. Defalarca bakabilirim o fotoğraflara. Hele çam ağaçları da varsa..
Vardığımız gün havanın açık ve kış mevsimine göre çok sıcak olması göl kenarında yaptığımız keyife keyif kattı. Kemiklerimize kadar ısındık iskelede.
Akşamları oynadığımız bol papazlı, bol eşekli :) oyunlarda attığımız kahkahalar çınlattı tüm evi. Tabii bende geriye güzel anılar ve karın ağrısı kaldı gülmekten :))
Bir de akşamları, yemek sonrası, şömine ateşinde pişen türk kahvesinin tadı..
İşte size minik gezimizden kareler.


  Közde pişen kahvemiz :)








Tasarım:Sawako Kuronuma