30 Eylül 2013 Pazartesi

Biraz da Boyayalım..

Bloglarda dolanıp kendin yap projelerini incelemekten hayli keyif alırım. Dekorasyon konusunda da meraklı olduğumdan çeşitli fikirleri toplarım eskiden beri. Önceleri mailimde notlar tutarak yapardım bu işi ama, uzunca bir süredir favori mekanım Pinterest. Orayı arşiv gibi kullanmak hoşuma gidiyor. Beğendiğim ve unutmak istemediğim herşeyi orada topluyorum, ne zaman fikre ihtiyacım olsa baktığım ilk yer de orası. Özellikle kendin yap projeleri için bir hazine. Pinterest'ten bulup takip etmeye başladığım bir çok blog var.
Yeni eve taşındığımızdan beri duvarları doldurma isteğime karşı koyamıyorum. Ama ne yapacağımı tam bilmediğimden ve yapabileceklerimin kısıtlı olmasından dolayı erteliyorum. Tabi boş da durmuyorum.
Birkaç ay önce birşeyler yaparım diyerek aldığım malzemelerimi geçen hafta çıkardım ortaya. Pinterest'ten edindiğim fikirleri sonunda kullanıp bir tablo yaptım. Şimdilik masamı süslese de birgün duvarda yer alacak diye ümit ediyorum :)





Fotoğrafta gördüğünüz su kabağını da sonunda bitirmiş bulunuyorum. Yaklaşık bir yıldır yarısı boyanmış bir şekilde bekliyordu. Neyseki elime fırçayı alınca biraz cesaret geldi ve onu da bitirdim.



Güzel bir hafta dilerim sizlere.

Sevgiler..

12 Eylül 2013 Perşembe

Ufak bir yolculuk..



Sizi bugün ufak bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. Kastamonu, Tosya'ya gidelim beraber. Bizim köyde neler oluyormuş biraz göz atalım. Sabahtan başlayan yemek telaşesine, kışlık yiyecekler için yapılan hazırlıklara, şöyle bir genel manzaraya bakalım. Ufak desem de uzun bir yolculuk olacak. Kemerlerinizi bağlayın :)





Akşam yemeği için yapılan hazırlıklar bunlar. Sabah erkenden fırın yakılmadan önce herkes evinde hazırlar yemeğini. Yavaş yavaş dolar fırının önü cabalarla (güveç), tencerelerle.



Fırın iyice ısınıp, odunlar köz olduğunda cabalar içeri sürülür. Kapısı çamurla sıvanıp, akşama kadar sürecek olan pişme kısmı başlar. Büyük kolaylık kadınlar için bu fırınlar. Sabah ver yemeğini fırına, akşama kadar istediğin işini yap, yemek derdi olmadan :)


İster kuşburnu geçir elekten, güzelce kaynatıp marmelat yapmak için,


İster kızılcık ayıkla komşularla beraber.




Köy işi yaz-kış bitmez aslında. Yazın bağla bahçeyle uğraşırsın, mahsulleri kış için hazırlarsın. Kabakları biberleri, patlıcanları süs yaparsın evine :)

 Ev demişken, bizim evlerimizde böyle dolaplar vardır, duvara gömülü. Eşyalarını, giysilerini orada tutarsın. Eski köy evlerinde banyo ve mutfak da bulunmazmış. Bu dolaplar mutfak ve banyo olarak da kullanılırmış :) Nasıl olur demeyin. Yukarıdaki dolap eşyalar için kullanılan. Ama bunun aynısından diğer yanında da var ve orasının içi banyo olacak şekilde yapılmış. Banyo için bir dolaba giriliyormuş yani :) Bana korkunç geliyor bu fikir :)) Gerçi artık kullanılan ev pek kalmadı sanırım. Herkes tadilatla evine banyo, mutfak yaptırdı. Ama dışardan bakılınca hoş duruyor bu dolaplar.


Odunluklar benim favorim. Görsel açıdan çok hoşuma gidiyor.


Eveeet! Bu kadar gezdikten sonra acıktık tabi. Yemeklerimiz pişmiş olmalı. Haydi fırına :)


Fırının çamurla sıvanmış olan kapağı, etrafındaki sıva kırılarak açılıyor. Sonra gelsin mis kokular :)



Vee bakın fırından neler çıktı :) Şeker pancarı! Ben pek hoşlanmıyorum ama seveni çok. Kabuğunu soyup dilimleyip yiyorsunuz tatlı niyetine. En doğalından.. Bunlar bizimkiler :) İstanbul'a da getirdik birkaç tane. Aynı tadı vermese de modern fırınlarda pişirilebiliyor.


Zela (Zeliha) gadingem (yenge) de almış cabasını. Akşam yemeği hazır.

Bunlar keşkekler. Hiç kimse kusura bakmasın ama en güzel keşkek bizim oralarda yapılan. Lezzeti var ve yemeye değiyor gerçekten.



                            Çıtır çıtır kızarmış patates yemeği..

                            Şeker pancarı.

    Ve assolistimiz keşkek :)

Özellikle Ramazan ayında bu fırınlar hergün yakılır. Tosya'da ve köylerde her mahallede muhakkak 1 veya 2 fırın vardır. Olmazsa olmazdır. İstanbul'da bizim en çok özlediğimiz şey bu fırınlarda pişmiş yemekler işte. Hiçbir yemek tutmaz yerlerini bizim için. 

Uzuuunca oldu ama, umarım hoşunuza gitmiştir bu yolculuk :)


Görüşmek üzere. 
Sevgiler.




3 Eylül 2013 Salı

Vişne Likörü ve Limon Sodalı Kokteyl


Yaz başında fırsat bulup da bahsedemediğim bir tarif uygulamıştım. Vişne likörü. Aslında hiç aklımda yokken kuzenim ve ablamın sayesinde aklıma düşmüştü. Vişneler bolken koca bir şişede hazırlayıp beklemeye koyulmuştum. Tabi bana dayanır mı? Gidip gelip şişeyi açıp kapamalarımla, çalkalamalarımla artık ne kadar olmuştur bilemiyorum, zira ilk denemem. Ama gayet hoş bir tadı olan ve bana göre gerçekten lezzetli bir şey çıkardım ortaya.
Alkol tadından pek hazzetmediğim için, içine ekstra alkol koyma aşamasını geçip, olduğu gibi kullanmaya karar verdim. Bayramdan sonra süzüp şişelere paylaştırdığım likörümü, çeşitli içecekler ve buzla birleştirip kokteyller hazırlayarak servis etmek de çok hoşuma gitti. Bu gidişle fazla dayanmadan bitiverecek :) Çünkü bol çikolatalı pişirdiğim keklerimi bununla ıslatmak da lezzetlerine lezzet katıyor.



 


Vişne Likörü ve Limon Sodalı Kokteyl
Malzemeler
Kişi başı 1 şişe limonlu soda
1 çay fincanı vişne likörü
Buz, limon dilimleri

Buz ve 1 adet limon dilimi bardağa konur. Üzerine likör eklenir.
Limonlu soda yavaşça dökülür üzerlerine.
Daha alkollü bir tat istenirse üzerine çok az votka eklenebilir.


Görüşmek üzere!

Tasarım:Sawako Kuronuma