25 Kasım 2012 Pazar

Tarçınlı Rulolar / İstanbullu'ların Metrobüsle İmtihanı

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; her sabah işine gücüne yetişmek için metrobüsü kullanmak zorunda olanlara saygım sonsuz, ve onlara Allah ecir sabır versin. Hergün o çekişmeyi defalarca yaşamak büyük sabır ve güç gerektiren birşey bence. 
Şimdi bu metrobüs olayını bilmeyenler için kısaca anlatayım efendim. Anadolu yakası ile Avrupa yakasını birbirine bağlayan, amacı kısa sürede, trafiğe yakalanmadan ve çok vasıta değiştirmeden Kadıköy'den Avcılar'a kadar uzanan bir hat bu. Otobüs benzeri, daha büyük araçlarla seyahat ediliyor. Gerçekten hızlı gidiyor ve köprü dışında hiçbir yerde trafiğe yakalanmıyor. Gitmek istediğiniz yere daha kısa sürede ve en kötü Mecidiyeköy'de aktarma yaparak gidebiliyorsunuz. Yalnız, İstanbul büyük bir şehir olmasaydı, milyonlarca insan yaşamasaydı, çoğu insanın işi karşı yakada olmasaydı, en ama en önemlisi ise Büyükşehir Belediyesi olarak insan gibi düşünüp, insana insan muamelesi yapılsaydı evet çok büyük icat denilebilirdi. Ama tam bir fiyasko!
Her kullanışımda lanetler okuyarak bindiğim ve yine lanetler okuyarak indiğim, içerisinde her kullanışımda mutlaka bir tartışmaya denk geldiğim metrobüs tam bir çileden başka birşey değil. Her seferinde iyi ki karşıda çalışmıyorum ve her gün bu çileyi çekmiyorum diye seviniyorum. Seferler, duraklardaki insan sirkülasyonuna göre çok az kaldığı için duraklarda hele ki Mecidiyeköy'de büyük yığılma oluyor. 2 bazen 3 araç arka arka gelse de ordaki insan yığınını kaldırmıyor ve sürekli gelenler olduğu için bu yığın hiç bitmiyor. Gelen araçlara binebilmek için insanlar aracın kapılarını tırmalıyor, camlara vuruyor kapılar çabuk açılsın diye, birbirlerini itip kakıyorlar içeride oturacak bir yer bulabilmek için. O manzarayı inanın görmenizi isterim, lakin yaşamanızı istemem :) Bu yüzden şunu izlemenizi istiyorum http://www.youtube.com/watch?v=eHdzOMNR_Do 
Metrobüsle ilgili kesinlikle bir düzenleme yapılması gerekiyor. İstanbul'da ulaşım o kadar pahalı ki paramızla rezil oluyoruz resmen. Ama her zaman söylediğim bir sözle bitireceğim ne yazık ki, koyun olanı güden çok olurmuş.

Metrobüsün tarçınlı rulolarımla hiç bir ilgisi yok. Tarçınlı ruloları ilk kez geçen sene denemiştim, tamamen kendi basit mayalı hamurumla. Ama bu sefer tarife uymaya karar verdim ve joythebaker'ın tarifini basitçe uygulayarak tekrar denedim. O başka baharatlar da kullanmış ama ben klasik tarçınlı-şekerli karışım kullandım ve üzerine sos hazırlamadım.
Sonuçta, hamur olarak çok güzel kıvamlı, yumuşacık hamurlu, tarçınlı rulolarım oldu. Görüntü olarak da ben önce kesip sonra rulo yaptığım için tepeleri böyle kabardı sanırım. Önce hamuru rulo yapıp sonra dilimlerseydim Joy'unkiler gibi düz görünümlü rulolar elde edebilirdim belki.
 





Görüşmek üzere!

20 Kasım 2012 Salı

Muzlu Bisküvili Pasta

Bisküvili pastaları pratikliği sebebiyle çok seviyorum. Zaten çok sık yapılan, herkesin bildiği bir tarif bu.
Geçen haftalarda yaptığım ve hafifliğinden dolayı beğeni kazanan pastamı sizlerle de paylaşayım dedim.
Aslında tarif vermeyecektim ama kremasını hazır puding kullanmak yerine (çok şekerli oldukları için) kendim yaptım. O yüzden belki bu şekilde denemek isteyen olur diye yazacağım.




NOT:Ben 36 adet (1 paket + 3-4 adet daha) bisküvi kullanarak 4'erli sıra yaptım. Eğer evinizde 1 paket bisküvi varsa 27 adetten 3'erli sıra olarak yapabilirsiniz, 4'erli sıraya 1 paket bisküvi yetmiyor.
Muzlu Bisküvili Pasta
Malzemeler
36 veya 27 adet petibör bisküvi
2 adet muz
Üzerine serpmek için hindistancevizi rendesi

Kreması İçin:
1 yemek kaşığı un
1,5 tepeleme yemek kaşığı nişasta
3 su brd. süt
1/2 su brd. tozşeker
1 paket vanilin veya 3-4 damla Dr. Oetker vanilya aroması

Yapılışı:
  • Un, nişasta, tozşeker ve 1 brd. sütü küçük bir tencereye alıp tel çırpıcı ile iyice çırpın.
  • Kalan sütü tencereye ekleyip ocağa alın.  
  • Birkaç damla vanilya aroması veya 1 paket vanilini ekleyip karıştırarak, koyulaşıp, puding kıvamı alana dek pişirin.
  • Birkaç tık kaynayınca ocaktan alın.

Düz bir zemine alüminyum folyo veya streç film serin. Üzerine bisküvileri yukarıdaki gibi dizin. Ben 4'lü sıra yaptım.  

Pişirdiğimiz kremayı kalıplaşmaması için arada çırpın. İlk sıranın zerine 3-4 yemek kaşığı yayıp ikinci sıra bisküviyi dizin. Aynı şekilde onun üzerini de krema ile kaplayın.

Üçüncü sıra bisküviyi de dizin. Üzerine çok az krema sürün. Muzların iki ucunu biraz kesip her tarafının aynı kalınlıkta olmasını sağladıktan sonra, muzları orta sıraya uzunlamasına yerleştirin.
Alüminyum folyonun iki yanından ellerinizle yukarı doğru kaldırarak pastaya piramit şekli verin. Ellerinizle çok hafif bastırarak şeklini verdirdikten sonra alüminyum folyoyu açın.

Bisküvilerin açıkta kalan kısımlarını da yukarıdaki gibi kremayla sıvadıktan sonra üzerine ve yanlarına hindistancevizi serpiştirin. Pastayı bir tepsiye alıp buzdolabına kaldırın. 1-2 saat güzelce soğuduktan sonra servise hazır olacaktır.

NOT: "Petibör" piskevitiiii gitmişim "pötibör" yazmışımmm. Halbuki yazarken de diyordum  "bu böyle mi yazılıyodu yeaaa?" Düzeltmeyi yaptım. Güncelleme o sebepten ;)

Afiyet olsun!

Görüşmek üzere.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Boyanan Dolaplarım

Merhaba. Yenilenmiş dolaplarımla buradayım.
Bu işi kafama koyduğumda internette çok fazla araştırma yaptım. Hangi boyalar kullanılmış, neler boyanmış, nasıl sonuç vermiş diye. Çok iyi sonuçlar alamasam da boya konusunda fikirlerim oldu. En azından insanların cesaret edip yapabildiklerini ve sonuçlarının da felaket olmadığını gördüm. Bir kararlılıkla başladım.
Aslında sadece sonuçları gösterecektim ama, bundan sonra boyama yapmayı düşünenler için detaylı bir yazı yazmaya karar verdim.

Önce sonuçları göstereyim, sonra bu süreçte neler yaptığımızı, nelerle karşılaştığımızı ayrıntılarıyla yazacağım.

Dolapların tümünü kadraja sığdıramadığım için ön görüntüleri böyle parça parça oldu.

Bu komidinimin eski hali. Üstü ve yanları siyahtı.
Bu da yeni hali. Nasıl da şirin olmuş değil mi o itici şey? Komidinimi tamamen kendim boyadım. İlk boyanan parça.








 Bu benim giysi dolabım. Önceki hali bu. Aslında gayet güzel bir görüntüsü vardı.

 Bunlar da boyandıktan sonraki halleri. Kulpları yenileneceği için şimdilik eskileri taktık. Boyamıştım da onları ne güzel :)


Bu da, uzunluğundan dolayı evdeki diğer odalara uymayan mecburen benim odamda kalan nevresim takımlarını, yorganları koyduğumuz dolap. Odamdaki hiçbir mobilyanın birbirine uymadığını söylemiştim daha önce :)

Vee yeni hali. Kulplar değişecek :)

Boyama işlemi tam bir hafta sürdü. Aslında çok daha çabuk bitebilirdi ama çalıştığımızdan dolayı sadece akşamları boyayabildik.
Bauhaus'dan  başlangıç için 1 tane 700ml Polisan Matrix X1 Anti Aging ve daha sonra diğer büyük dolap ve masa için de 1 tane aldık.(12 TL*2) ve 1 tane de fiyatı daha uygun olan Swing Color Parlak Son Kat Boyası (8 TL) aldık.
  • Ancak boya seçiminde biraz yanılmışız. İnternette mobilyalarını boyayan birkaç kişide gördüğüm kadarıyla Polisan Matrix X1 Anti Aging bu işe uygun görünüyordu. Kokusuz, su bazlı olduğu için tercih sebebimizdi. Aslında çok güzel bir boya. Yaptığımız tek hata baştan çok az sulandırarak başlamamızdı. Bu yüzden 4-5 kat boyamamız gerekti. Ama soradan gördük ki sulandırmadan çok daha iyi kapatıyor, 2 kat yeterli oluyordu. Yani sulandırmamanızı tavsiye ederim. Yalnız bu boya mobilyalar için kesinlikle vernik isteyen bir boya. Boya üzerine gelen çok küçük darbelerle bile soyulabiliyor. Bir tırnak darbesi bile..
  • Böyle olduğunu görünce fikrimizi değiştirdik, bu boya ile devam edip güzelce kuruduktan sonra üzerine son kat boyası kullanmaya karar verdik. Son kat boyası sentetik olduğu için koku yapıyor. O yüzden boyayı yaparken arada bir mola verip bir süre güzelce hava almak sağlık için en iyisi. Son kat boyasını hiç tinerle açmadan kullandık. Sonuç mükemmel oldu. Önceden diğeriyle boyanmış yüzeylere sadece bir kat bundan kullandık. Boyanmamış yüzeylerde ise 2, bazı yerler için de 3 kat sürmemiz gerekti. Ama, çok daha sert ve tırnakla hiç çıkmayacak, başka bir şeyle kazınmadığı sürece de çıkmayacak bir sonuç elde ettik. Ayrıca parlak olduğu için de ayrıca vernik istemiyor.
Boyama için tavsiyeler üzerine rulo kullandık. 2 tane süger rulo (toplamda 9 TL) aldık.
Daha sonra da 1 tane havlu gibi olan rulolardan (2.5 TL) aldık. Aşağıda resimleri var.
  • Ancak, sünger rulonun boyama sonrasında iz bıraktığını gördük. Hoş olmayan kabarcıklı bir görüntü oluşturdu. Bunun üzerine ablamdan 1 tane, 1 tane de nalburdan havlu görünümlü, tüylü rulolardan aldık ve onlarla devam ettik. Bunlarla çok daha iyi, iz bırakmayan bir sonuç aldık. 

 Ayrıca yerler ve etraf için de yine nalburdan (ki bunu biz yerler iyice battıktan sonra yaptık :))) tek kullanımlık epey büyük naylonlardan aldık. Paket içinde satılıyor (2 ya da 3 TL). İnce bir naylon. Çok da rahat, büyük ve kullanışlı. Çoğu duruyor. Kalanı ablamın odası için kullacağız. Bizim sonuçları görünce ablam da kendi odası için bir düzenleme istedi :))

Epey uzun bir yazı oldu :) Umarım birilerine yardımcı olur.

Ayrıca bu işe her ne kadar ben boyarım diye başladıysam da, elimi attığım her yeri bozarak anladım ki ben bu işi beceremeyeceğim. Yani asıl büyük işi erkek arkadaşıma bırakmış oldum, ben sadece ilk katları atmaya yardım ettim. Bu yüzden ona da kocaman bir teşekkür ediyorum :)


Kullanım Sonrası Not: Boyaları yapalı 1 ayı geçiyor. Henüz bir bozulma olmadı dolaplarımda ve komidinde. Ancak bilgisayar masam en çok kullanılan yer olduğu için, leke ve kir tuttuğunu farkettim. Sildiğimde geçiyor kirler tabiki. Boyaya geçen bir durum söz konusu değil ama yüzey tam pürüzsüz olmadığı için kiri kolayca tutuyor. Bundan da anladığım kadarıyla masa, sehpa gibi sürekli el değen eşyalarda vernik şart.

Görüşmek üzere.

Sevgiler.

16 Kasım 2012 Cuma

Sarımsak Ve Biberiyeli Mis Kokulu Foccacia Ekmeği

Biberiyelerim Manyas'tan :) Kurban Bayramı'ndaki ziyaretimiz otlar açısından verimli geçmişti. Taze maydanoz, nane, reyhan, dereotu ve biberiye toplama fırsatımız olmuştu. Diğerleri değil de beni en çok heyecanlandıran biberiye olmuştu. İlk kez bitkisine rastladığım için heyecanlanıp toplamıştım birkaç dal. Sağolsun bahçenin sahibi komşu pek eli açıktı. Hepsinden toplamamıza izin vermişti. Biz de birkaç dal almıştık.

Döndükten sonra biberiye ile ilgili çalışmalarıma hemen başlayamadım. Dolayısıyla kurudular, hemen kuruyacağını tahmin etmemiştim. Sert yapısındandır belki de iki günde kurumaya yüz tuttular. Tazesini ilk kez görmüşken ve hala yemyeşilken fotoğraflarını çekmekti asıl amacım :)

Kullanmak için birkaç deneme yaptım. İlki soğanlı ve biberiyeli foccacia oldu. Tadı çok hoşuma gitti. Daha sonra çayını yaptım. Kokusu hoşuma gittiğinden rahatlıkla içebildim. Zaten daha önce de et - tavuk yemeklerine kurusunu kullanıyordum.
Faydalarını hele saysam burdan köye yol olur. Ama saymayacağım şimdilik :)
Tabi herşey gibi biberiyenin de fazlası zararmış. Hele yüksek tansiyonu olanlara ve hamilelere.

Pazar günü yaptığım deneme de sarımsaklı ve biberiyeli foccacia oldu. Yemeğimizin yanında yediğimiz ekmek, asıl yemekten öteye geçti diyebilirim. Aşağıda da görüldüğü üzere fotoğraf için ılımasını beklerken bir kısmını yedik bile :)


Tarifi aldığım sitede zeytinyağı kullanılmıştı ama ben evde olmadığı için ayçiçek yağı kullandım. Ve sarımsağı rendeleyerek yağa ekledim. Biberiyeyi de doğrayıp yağa karıştırdım, kokusu iyice yerleşsin diye.



Ve sonuç; nefis, mis kokulu ekmek..





Sarımsak Ve Biberiyeli Foccacia
Malzemeler

1+1/2 cup ılık su
2 çay kaşığı kuru maya
1 yemek kaşığı tozşeker
1 çay brd. sıvıyağ/zeytinyağı
Un, tuz
1 diş sarımsak
1 dal biberiye
2 yemek kaşığı sıvıyağ/zeytinyağı
Üzerine serpmek için iri tuz

Yapılışı
  • Öncelikle 2 yemek kaşığı kadar sıvıyağı küçük bir kaba alın. Sarımsağınızı soyun ve yağın içine rendeleyin. Biberiyelerini de doğrayıp bu karışıma ekleyin. Bekletin.
  • Suyu hamuru yoğuracağınız kaba dökün. Tozşekerini ve mayayı ekleyin. Maya kabarana dek bekleyin. Sıvıyağı ekleyip hafif karıştırın.
  • 1 cup unu eleyerek kaba alın. Üzerine tuzu ekleyin ve bir tahta kaşıkla iyice karıştırın.
  • Un eklemeleriyle, yumuşak, hafif ele yapışan bir hamur elde edene dek yoğurun. Üzerini temiz bir bezle kapatıp sıcak bir ortamda mayalanmaya bırakın. (Ben yarım saat kadar ısınan fırının üzerinde beze sarılı olarak beklettim) Normal oda sıcaklığında 1 saat beklemesi güzel sonuç verecektir)
  • Hamur hazır olduğunda, sıvıyağ ile yağlanmış veya yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine alın. Ellerinizle hafif bastırarak yayın hamuru. Yalnız hamuru çok ince bırakmayın. Ekmeğiniz kuru kuru olur.
  • Parmaklarınızla üzerine bastırarak çukurlar oluşturun.
  • Sarımsaklı ve biberiyeli yağınızı bir yumurta fırçasıyla hamurun üzerine sürün. Sarımsak ve biberiyeyi her yerine dağıtın.
  • Varsa iri tuz serpin üzerine biraz. (Benim iri tuzum yoktu çok az sofra tuzu serptim.)
  • 200 derecede ısınmış fırında kabarıp üzeri kızarana dek pişirin.
  • Sıcak yemenizi tavsiye ederim :)
Görüşmek üzere.

13 Kasım 2012 Salı

Fındık Kremalı, Fındıklı Cupcake

Bu yazıyının fotoğraflarını düzenlemeye sabah 9'da başlamıştım. Ama sürekli işler, telefonlar yüzünden bir türlü bitirememiştim. Şimdi 10 dk içinde bakalım yetişecek mi :)
Bu acelem evdeki hengame (boyama, tadilat işleri bitti ama ortalığı toparlamaya fırsat olmadı) arasında yazı yazmaya fırsat bulamayacağımdan. Aslında fırsatım olsa  bile yazamam çünkü bilgisayar masamı da  boyadık ve boyası iyice sertleşmeden bilgisayarı üzerine koymak istemedik. Yerde duruyor öylece. Ama çok güzel oldu :) Biz söylemeden anlaşılmıyor boyama olduğu :))
Neyse kısa kesip sizleri fotoğraflarımla başbaşa bırakıyorum.




Fındık unu, fındık kreması ve parça fındıkla yaptım bu kekleri. Tam bir fındık bombası oldu anlayacağınız :) Aslında bu ara cupcake yapmak niyetim yoktu ama yeni kalıbımı denemek uğruna yaptım bunları. Yeni şeylere dayanamıyorum da :))



Çiçeklerimi de es geçmeyim. Erkek arkadaşımın aldığı bu minyatür karanfiller çok sevimliydi. Bu çiçekleri kullanmak için kaç tarif yaptım bilseniz :)) Neyse gördükçe anlarsınız bunlar o çiçekler diye :)

Fındık Kremalı Cupcake
Malzemeler
1+1/2 cup un
2 yemek kaşığı fındık unu
2 yemek kaşığı fındık kreması/ezmesi
2 yumurta
1 cup süt
50 gr tereyağı -yumuşak
1/2 cup tozşeker -daha şekerli sevenler artırabilir.
1 çay kaşığı kabartma tozu
Yarım çay kaşığı karbonat
10-12 adet kavrulmuş bütün fındık

Yapılışı
  • Fırını 180 dereceye ayarlayıp ısınmaya bırakın.
  • İyice yumuşamış tereyağını mikser kullanarak tozşeker ile birlikte krema haline gelene dek çırpın.
  • Yumurtaları teker teker ekleyip iyice karışıp, tozşeker eriyene dek çırpın.
  • Sütü ekleyip karıştırın.
  • Unları, kabartma tozunu ve karbonatı ayrı bir kasede iyice karıştırın ve eleyerek sıvı karışıma ekleyin.
  • Fındık kremasını da ekleyip tahta bir kaşıkla güzelce karıştırın.
  • Cupcake kalıplarına 1'er dolu yemek kaşığı olarak paylaştırın.
  • Üzerlerine irice kırılmış, çoğunlukla yarım kalmış olan fındıkları serpin  ve bir çatalla çok hafif içeri itin. Tam batmayacaklar ama.
  • Isınmış fırında kabarıp üzerleri kızarana dek pişirin. Kalıplara ve fırına göre süre değişir.

Görüşmek üzere!


9 Kasım 2012 Cuma

Zeytinyağlı Pofuduk Poğaça / Ders Notlarını Vermek İstemeyen Kız

Üniversiteye gidenler daha iyi bilirler ama hepimizin hayatında olmuştur ders notlarını vermek istemeyen bir kız. Bütün dersleri düzgünce dinleyip notlar alan, güzel yazısı ile bir güzel temize çekilmiş defteri olan, hocanın her dediğini kaydeden bir kız. Birkaç gün derslere giremeyip veya aylaklıktan boşverip, sınav dönemi yaklaştıkça not derdine düşenlerin, türlü yalakalıklarla peşine düştüğü :) Ama kızımızın; siz eğlendiniz, aylaklık peşinde koştunuz, ben ders çalıştım diyerek onları savuşturduğu günlerdir bunlar. Şimdi otursunlar bütün kitabı baştan çalışsınlardır düşüncesi.
Doğru, pek de arkadaşcanlısı, yardımsever bir yaklaşım değil. Ama haklı. Her koyun kendi bacağından asılır diye boşuna dememişler değil mi? Herkes kendi ektiğini biçer de diyebiliriz.
İşte ben o kızım :))
Lisede, üniversitede sessiz, sakin tipimle oturur, hocanın her söylediğini not ederdim. Bilhassa kendi yorumlarını. Daha sonra ders çalışırken de o notları kendim yorumlayarak okurdum. Böylece daha iyi aklıma girerdi konular. İşin içine kendi yorumlarım girdiği için sınav dönemi yaklaştığında yanıma yaklaşanlarla bunları paylaşmak istemezdim. Ben o kadar uğraşıp, kendi notlarımı çıkarırken, onların umursamazlıklarından, hoşlanmazdım. Bu yüzden kendimce cezalandırırdım onları :)) Oh! iyi de yapıyordum bence. Evet. İyi niyetli olmak derdinde değildim.
O günler geride kaldı. Tarih olarak.
Bugün ise iş hayatında benzer şeylerle karşı karşıya geldiğim anlar oluyor ve ben yine o uyuz kıza bürünüyorum :)
Niyetim gıcıklık yapmak değil. Sadece herkesin kendi sorumluluklarını yerine getirmesini, başkalarını, özellikle beni rahatsız etmemelerini istiyorum.
Ahh! İnsanlarla yaşamak ne zor.

İşte böyle sevgili dostlar :)

Size göstermek istediğim pofuduk poğaçalarımda şimdi sıra.
Kahvaltılık poğaça yaparken genellikle yağ kullanmam. Deneyeceğim bir tarif varsa uyarım ama pek tercih etmediğim birşeydir yağ. Tabi etkiliyor dokusunu. Ama yağsız da gayet güzel ve yumuşacık oluyor.
Bu tarifi de Komşu Fırın'dan alıp beğendiğim bir poğaçanın görüntüsüne dayanarak yaptım. Satıcı çocuk da zeytinyağlı dediği için zeytinyağı eklemeye karar verdim.






Zeytinyağlı Pofuduk Poğaça
Malzemeler
1 cup zeytinyağı
1+1/2 cup ılık süt
1 tatlı kaşığı kuru maya
1 yemek kaşığı tozşeker
Tuz
Un

İç Malzeme; beyaz peynir, dilimlenmiş yeşil veya siyah zeytin, dereotu

Yapılışı:
  • Hamuru yoğuracağınız kabta ılık sütü ve tozşekeri karıştırın. Üzerine mayayı ekleyip, kabarana kadar bekletin.
  • Zeytinyağını da ekleyip, 1 cup un ve yeteri kadar tuz kattıktan sonra bir çırpıcıyla güzelce çırpın. Krep hamuru kıvamı alacak.
  • Yarım cup un ilaveleriyle koyulaşana dek çırparak un eklemeyi sürdürün (çırpmak yerine yoğurabilirsiniz de, ben elime yapışmasın diye önce çırpıyorum).
  • Hamuru karıştırmak zorlaştığında tekrar un ilavesiyle yoğurmaya başlayın.
  • Yumuşak bir hamur olmalı. Az daha un katsanız ele yapışmayacak derecede. Ama sıkınca ele hafif yapışan :)
  • Yoğurma işlemi bittikten sonra üzerini temiz bir örtüyle kapatıp, sıcak bir ortamda iyice kabarana dek bekletin. Eğer fırınınız müsaitse ısınması için fırını 180 dereceye ayarlayıp, üzerine örtüye sarılmış hamur kabınızı koyabilirsiniz. Daha çabuk mayalanacaktır.
  • Güzelce kabarmış olan hamurunuzu un serpilmiş tezgaha alın ve toparlanması için 2-3 defa yoğurun.
  • Beyaz peynire çok az zeytinyağı ekleyin ve bir çatalla güzelce ezin. Dilimlenmiş zeytinlerinizi ve dereotunu da ekleyip karıştırın. 
  • Hamurdan yumurtadan iri parçalar koparıp unlu tezgahta açarak genişletin. Uç kısmına peynirli içten koyup rulo yapın. Bitişen kısımlarını parmaklarınızla bastırarak kapatın. Ters çevirip üstte kalan kısma keskin bir bıçakla kesikler atın.
  • Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizin. Üzerleri pembeleşinceye kadar önceden ısıtılmış fırında 180 derecede pişirin.
Afiyet olsun.


5 Kasım 2012 Pazartesi

Ayvalı Mini Paylar / Boyamadan Haberler

Odamdaki mobilyaları boyama işine girişeceğimden bahsetmiştim ya bir önceki yazımda, cumartesi günü gidip malzemeleri aldık. Peki ben sabaha kadar sabreder miyim? :) Akşam eve geç dönmüş olmama rağmen serdim yere poşetleri, gözden çıkardığımız parça olan komidinimi çektim önüme, bir güzel boyadım. İlk katı atıp yattım. Tabi ilk katı görünce biraz hayal kırıklığına uprayıp olmayacak bu iş diye düşünmeye başladım.
Bende de bir huy vardır. Bir şey için gerekli tüm hazırlıkları yapmadan sabredemez başlarım o işe. Sonuç tabi ki mükemmel olmaz ve içime sinmezse bırakırım, bir daha da uzun süre dokunmam o işe. Aklımdan çok geçti at bunu çöpe, zaten anca yer kaplıyodu diye ama bu iş öyle değil ki. Belki ikinci katta güzel olur dedim, ikinci katı attım hala bir işe yaramaz, belki üçüncü kat derken, dördüncü, hatta üst kısmı için beşinci katı bile attım. Ama çok şirin bir güzellik çıktı ortaya. O işe yaramaz, rengi odamdaki diğer hiçbir mobilyaya uymayan şey minicik, şipşirin(?) birşey oluverdi. Onun verdiği gazla, ablamın kötü olursa buna dokundurtmam dediği dolabımı da boyamaya koyulduk. Sağolsun erkek arkadaşımın büyük yardımıyla dolabın da bir kısmını bitirdik. Aralarda bekleme süresi olduğundan onu henüz tamamlayamadık. Birkaç kat daha boya yapılması gerekiyor.
ama bitince çok güzel olacaklar :) O yüzden çok mutluyum.
Bu arada büyük yüzeyleri boyama konusunda pek de başarılı olmadığımı da öğrenmiş oldum. Dolapta ikinci katlarda nereye elimi attıysam bozdum, lekeler yaptım^^ O yüzden ilk katlar benim işim olacak gibi.. Bakalım daha 3-4 eşya daha var boyanacak. Bittiklerinde göstereceğim sizlere de.

Ve geçelim tarifsiz tarifimize. Ayvalı mini paylar.. Hamuru bu yazımdaki tartöletlerdeki hamurla aynı. Burada sadece pay şekli ile hazırladım. Tatlı bir hamur isterseniz daha çok şeker kullanabilirsiniz. Ama üzerlerine pudra şekeri serpecekseniz çok tatlı hazırlamamanızı tavsiye ederim. Şeker miktarını zevkinize göre ayarlayabilirsiniz yani.
1 büyük ayva yeterli oldu 12 adet pay için. Ayvayı şeker, biberiye ve tarçınla birlikte pişirdim. Ben minik minik doğramış olsam da tam yumuşama sağlayamadım. Rendelemek veya daha uzun süre pişirmek daha iyi bir sonuç verecektir. Üzerlerine de bir fırçayla süt sürüp tozşeker serpiştirdim.

Biberiye çayıyla da çok iyi gittiler :)






Görüşmek üzere.
Sevgiler.

2 Kasım 2012 Cuma

Fırında Beşamel Soslu Makarna / Projeler, Yenilemeler

İki sene önce taşındığımızdan beri odamla ilgili düşünceler vardı kafamda. Ancak evimizdeki fazla yatak ve dolabın da benim odama konması sonucu bir türlü benimseyememiştim orayı.
Bize göre fazlalar iyidir. Çünkü kardeş, anne-baba ziyaretleri olduğunda bizim evde kalıyorlar. Dolayısıyla kullanılıyorlar sık sık.
Geçen ay fazla yatağı kaldırdık odalarımızı yeniden düzenledik. Çarşaf, yastık koymak için kullandığımız dolap hala odamda ancak artık daha bir kişiselleştirmeye karar verdim.
Kesin bir kararla Ikea'dan perde aldım. Hiçbiri birbirini tutmayan mobilyaları (klasik bekar evi :) da beyaza boyamaya karar verdim.
Kararları vermek kolay da, uygulaması için biraz cesaret, biraz yetenek, biraz da zaman gerekiyor. Boyama işi konusundaki tek derdim fırçayla mı spreyle mi boyamalıyım konusu. Onun için de araştırmalarım sürüyor. Bazı bloglarda rastladığım kadarıyla fırçayla da gayet iyi boyanabiliyor. Onları gördükçe cesaretim çoğalıyor. Yetenek derseniz eh işte elim yatkındır bu tür şeylere az çok. Zaman konusunda da yarın bu işe girmeyi düşünüyorum! Biliyorum pek yakın bir zaman oldu ama daha fazla ertelersem hiç yapamayacakmışım gibi geliyor, en azından boyaları alırım. Bize şans dileyin. Elimize yüzümüze bulaştırmazsak buraya da koyarım belki :))

Makarnama gelince.. Epey zaman oluyor yapalı ama bir türlü fırsatım olmamıştı yayınlamaya. Fazla fotoğrafını da çekmediğim için kalmıştı öyle. Ama paylaşmak niyetindeyim. Çabucak ve genelde kendim için hazırladığım kolay bir makarna. Yanında içecekle tek başına beni kurtaran bir seçenek.



Fırında Beşamel Soslu Makarna
Malzemeler (4 kişilik)
500ml süt
2 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı margarin
Tuz
Karabiber

Yarım paket kalem, fiyonk veya burgu makarna
1 su brd. rendelenmiş kaşar peyniri
1 yemek kaşığı krem peynir (İsteğe göre)

Yapılışı
  • Yarım paket makarnayı kaynamış suda çok az tuzla haşlayın ve süzülmeye bırakın.
  • Küçük bir tencerede margarini eritin ve unu ekleyip iyice karıştırarak 1-2 dk kavurun.
  • Sütü yavaş yavaş ekleyin, aynı zamanda karıştırmaya devam. Yoksa topak olur.
  • Karışım puding kıvamı almaya başladığında istediğiniz miktarda tuzu ve  karabiberi ekleyin.
  • Bir iki tık kaynayınca ocaktan alın. Krem peyniri ekleyip iyice çırpın.
  • Haşladığınız makarnayı tenceresine geri alın, üzerine krem peynirli beşamel sosu katıp iyice karıştırın.
  • Kaşar peynirini de ekleyip karıştırın.
  • Margarinle hafifçe yağladığınız fırın kabınıza yayın ve üzeri kızarana dek 200 derecede önceden ısınmış fırında pişirin.
Afiyet olsun.