29 Temmuz 2015 Çarşamba

Datça, Eski Datça

Kızkumu'nda ve şelalede o kadar oyalanıp eğlendikten sonra hala o kadar çok vaktimiz vardı ki, dönüş yoluna çıktığımızda şimdi nereye gitsek diye düşünmeye başladık. Haritadan gördüğümüze ve tabelalara göre de Datça çok da uzağımızda değildi. Hem gitmişken Knidos'u da görebilirdik. Gitsek mi gitmesek mi, burası Ege kısmındaymış felan derken ani bir dönüşle Datça Yolu'na girdik. Girer girmez de üç liseli gencin otostopuna karşılık vererek onlarla yola çıktık. Datça'ya gittiğimizi duyunca çok sevindiler. Kızlardan biri orada yaşıyordu ama Marmaris'e arkadaşlarıyla buluşup, denize girmeye gitmişti. Kafamdan ne güzel diye geçirmeden edemedim :) Kıvrımlı yollar ve bol dağa tırmanıştan sonra, sandığımızdan daha uzun bir yolculukla Datça'ya yaklaştık ama bizim yüzlerimiz de bu sırada yavaş yavaş değişti. Çünkü, o yemyeşil dağlardan sonra, etrafımızdaki dağlar yavaş yavaş kelleşmeye, bozlaşmaya başlamıştı. Daha önceki deneyimlerimizden sebep "işte gerçekten Ege'ye geldik" dedik. Ege'de de elbette iç kısımlarda yeşillik bol, güzel yerler var ama sahil kısmına gelince dağların rengi değişiyor. Biz çam ormanı aşıklarının hoşlanmadığı şeydir bu. Biz çamlarla kaplı, yüksek dağları sevdiğimizden Ege kıyılarının görüntüsü bizi memnun etmiyor. Dolayısıyla ben gittiğimize birazcık pişman olsam da, neyse burayı da görmedik demeyiz diyerek avuttum kendimi. Gençlerden duyduğumuz kadarıyla dönerken Eski Datça'ya da mutlaka uğramalıydık. Onlarla vedalaşıp plaja doğru devam ettik.
Çarşısında pek dolaşamadık doğruca plaja gittik ama gördüğümüz kadarıyla daha küçük bir ilçeydi burası. Çok fazla yerleşim olmaması güzel ancak biraz fazla boştu bize göre. Deniz dümdüz, kalabalık da değil. Plaja doğru, deniz ne kadar güzel görünüyor, şöyleymiş böyleymiş, aa bu insanlar da ne biçim insanlar yatmışlar anca, güzelim denizde yüzmek varken yatılır mı hiç felan diye diye girdik. Şezlonglarımızı ayarladık, soyunduk, hazırlandık, bir güzel ilerledik denize kiiiiii anladık bu insanların neden anca yattığını :))) Deniz buz! Bildiğiniz, buzdolabından yeni çıkmış su. Neyse ki birkaç genç de denizdeydi, onlardan cesaret alıp devam ettik hiiii, hiiiiii diyerek. Ercüment zaten sevmiyor soğuğu. Bense severim ama bu da fazla soğuktu ama selülitlere iyi gelir diye şakalaşarak bir güzel yüzdük.
Burada biraz vakit geçirip yemek yedikten sonra Knidos'a gitmekten vazgeçtik çünkü Eski Datça'yı da gezdikten sonra dönüş yolu epey uzamış olacaktı. Eski Datça dedikçe bendeki algı hep eski evler, köy tarzı bir yer göreceğiz gibi oluşmuştu. Ama burası taş evlerle, taş sokaklarla, begonvillerle dolu çok sakin, güzel bir yerdi. Beyaza boyalı evler, tahta kapılar, güzelim çiçekler, taş yollar.. Kendimizden geçtik dolanırken.
Burası Nevo Datça. Eski Datça'da çok hoş bir atölye. Sahibi Nevin Hanım bir ressam, çok kibar, çok cana yakın birisi. Avustralya'daki hayatını, çalışmalarını bırakıp buraya yerleşmiş. İçerisi birbirinden güzel tablolarla, bilekliklerle, magnetlarla, kartlarla dolu. Kendisiyle biraz sohbet edip o harika resimlerinin bulunduğu kartlarından aldıktan sonra, biraz fotoğraf çekip ayrıldık oradan.
Bu dükkana da bayıldım. Dışarıdaki giysiler ve begonvil ne harika bir uyum içerisinde değil mi?

Artık dönüş yolu. Buralarda olmak da güzeldi. İyi insanlar görmek, tanışmak, çiçeklerle dolu sokaklarda yürümek, sakinlik, huzur..
Marmaris'e dönerken bol bol manzara fotoğrafı çektim. Bu fotoğraf da ne kadar yüksekte olduğumuzu gösteriyor. Baş döndürücü derecede yüksekteydik. Hatta bir ara yol kenarında durmuş bir araba gördüm. Orta yaşlı bir çift sandalyelerini de alıp yol kenarındaki tepeye çıkmışlar, bu harika manzara karşısında oturmuşlar içeceklerini içiyorlardı :) Ben de istiyorum. Bir gün..
Bu fotoğrafları da Bördübet'e giderken çektim. Dediğim gibi orada vakit geçirmedik. Sadece bir bakınıp döndük. Ama yollar korkutucu ve bozuktu.
İşte o gün böyle bitti.
Sırada dönüş günü var. Aphrodisias, Pamukkale ve Hierapolis. Her birine ayrı yazı yazmak lazım çünkü bol fotoğraf paylaşacağım. Bakalım belli olmaz benim işim, çünkü artık bu geziyi bitirmek istiyorum. Hepsinden bir iki fotoğrafla tek yazıda da bitirebilirim.
Bu ay bitmeden bir tarif daha yayınlayacağım arada ;)
Şimdilik hoşcakalın.

3 yorum:

  1. Bildiğim yerler olmasına rağmen büyük bir hayranlıkla bakındım fotolara. Özellikle Eski Foça. Foça'da bilemediğim bir eksiklik var. O kadar doğa güzelliği ama turistlerin tercih etmedği bir yöre. Hadi eskiden kara yoluyla geliniyordu yol çok virajlı falan. Şimdi gemiler de gidiyor. İstanbul bu kadar sıcaksa oralar nasıldır kimbilir. Sana çok güzel geçecek tatiller diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel yerler gerçekten. Biz Haziran başında gitmiştik o yüzden sakindi buralar. Anca şimdi yazabiliyorum yazısını. Yoksa şimdi kalabalıktır epey. Bu arada yazarken karıştı sanırım, Datça burası :))

      Sil
    2. Eski Datça olacak tabii Foça yazmışım. :)

      Sil